1. Fiil acı(t)mak, ağrı(t)mak, sızla(t)mak.
    The place where he had cut his hand was smarting.
  2. Fiil (acı sözle) incitmek, gücendirmek, kalbini kırmak.
  3. Fiil keskin bir acı/ağrı/sızı duymak.
  4. Fiil manevî üzüntü /ıstırap duymak, üzülmek.
    smart under an injustice: bir haksızlıktan dolayı üzüntü/ıstırap
    duymak.
    She smarted under their criticism.
  5. Fiil utanmak, vicdan azabı çekmek.
    She was smarting from a guilty conscience: Vicdan azabı çekiyordu.

    You shall smart for this! Sen bundan utanacaksın/pişman olacaksın!
  6. Sıfat zeki, kurnaz, akıllı, cinfikirli, becerikli, usta, kabiliyetli.
    He's one of the smartest students
    in the whole school.
    a smart reply: zeki/kurnaz bir cevap.
    He thinks it smart to ….: …'i marifet zannediyor.
  7. Sıfat şık, zarif, kibar.
    make oneself smart: şık giyinmek, giyinip kuşanmak.
    smart society: kibar sosyete.
  8. Sıfat arsız, şımarık, yılışık, sırnaşık, küstah, sulu.
    Let's not have any of your smart remarks.
  9. Sıfat atik, çabuk.
    look smart about it! haydi, çabuk ol!
  10. Sıfat canlı, çevik, dinç, kuvvetli.
    to walk with smart steps.
  11. Sıfat acıtan, acı veren.
    a smart blow.
  12. Sıfat keskin, şiddetli, kuvvetli, sert.
    a smart pain: şiddetli bir ağrı.
    a smart attack: şiddetli bir hücum /taarruz.
  13. Zarf (bkz: smartly ).
  14. İsim şiddetli ağrı/acı/sızı, ıstırap.
  15. İsim elem, keder, üzüntü, eza, cefa.
    The smart of being defeated.
  16. İsim zekâ, kurnazlık, açıkgözlük, beceri.
  17. İsim miktar, sayı, derece.
    right smart: külliyetli, pek çok, şiddetli.
    a right smart of rain:
    şiddetli yağmur.
    a right smart of people: pek çok kimse/ahali.
acele et
manevi zararı tazmin etmek Fiil
akıllılık etmek, aklını başına toplamak, akıllı davranmak.
You ought to play it smart and stop smoking.
ukala dümbeleği
ukalâ dümbeleği, küstah/ bilgiçlik taslayan kimse. İsim
ukalâ dümbeleği, küstah, bilgiçlik taslayan. Sıfat
yanıltıcı cevap
pervasız cevap
yanıltıcı cevap
ukala
çok bilmiş
akıllı, zeki, bilgili, tahsilli kimse.
wise guy
hilekâr işadamı
(havadan atılarak TV veya laser ışınları ile hedefe yöneltilen) güdümlü bomba
ekmeğini taştan çıkaran işadamı
akıllı kart
akıllı kart (kendisiyle yapılan işlemleri hafızasına kaydeden borç ya da kredi kartı
merkezi bilgisayarın yardımı olmadan mali işlemler (borçlar ve alacaklar) yapabilen entegre devreli plastik kart
fırlama (argo)
hafızalı kredi kartları (banka hesabının kartın hafızasına kayıtlı olduğu ve yapılan harcamaların otomatik
olarak bu hesaptan düşüldüğü kredi kartı
akıllıca işletilen/kârlı işlere yatırılan para. İsim
parayı akıllıca işleten kimseler. İsim
tazminat,
Brit. yaralanan asker ve işçilere ödenen tazminat. İsim, Hukuk
güzel otomobil
kaba şakalar yapmak Fiil
akıllı güç İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
çok uygun fiyat
iyi fiyat
ağır ceza
akıllı tırnak imi Bilgi Teknolojileri
akıllı tırnaklar İsim, Bilgi Teknolojileri
şık/kibar ve tahsilli kimseler. İsim
akıllı öğrenci
iyi hesaplama becerisine sahip olmak Fiil
şık insanlar