yuvarlanma açısı: uçağın kanat düzlemi ile yatay düzlem arasındaki açı.
son bilinen mal sahibinin adı ve adresi de genelde yazılır
sahibinin adı ve adresini
söz konusu gayrimenkul olduğunda
eşyanın tarifini ve biçilmiş değerini içeren resmi listeyi ifade eder
her bir mülk parselinin kanuni tarifi ile takdir edilmiş değerini içeren resmi listeyi ifade eder
dönerek uçuş: uçağın eksenine paralel bir eksen etrafında tam bir dönüşü.
(Br) avukatlık yapmaya izin verilmek
Verb
(Br) avukatlık listesinden silinmek
Verb
ad okuyarak yoklama yapmak
Verb
kahvaltı ekmeği, küçük tatlı somun.
savaşta kayıpların listesi
yumurtalı Çin mantısı: içine domuz kıyması, bambu filizi, soğan vb. doldurulup yağda kızartılan yumurtalı hamur.
mahkeme huzurunda tarafların beyanı
(okullarda) iftihar listesi.
Noun
kitabe: savaşta ölenlerin adları yazılı levha.
Noun
yaprak kıvrılması: patates bitkisi hastalığı
Noun
sabah yoklaması
Noun, Military
(askerlik) yoklama listesi
ödenen maaşların tutarı.
Noun
kadro mevcudu, bir kurumdan maaş alanların toplam sayısı.
Noun
kadroda bulunmak, kadroya dahil olmak.
bir dolarlık bir deste para üzerine sarılmış bir adet on ya da yirmi dolarlık para
piyano çalma kâğıdı: deliklerinden geçen hava ile piyano tuşları harekete getirilen kâğıt tomarı.
(US) sosyal yardım alanlar listesi
sosyal yardım alanlar listesi
bir emlakten alınan kiraların kaydedildiği defter
sallan yuvarlan müziği ve dansı
sallan-yuvarlan: hareketli bir dans müziği.
sallan-yuvarlan müziğini çalmak, bu müzikle dans etmek.
(top, silindir vb.) yuvarla(n)mak, (teker/çember) çevir(il)mek.
The ball rolled into the hole.
Verb
tekerlek üstünde gitmek/yürütülmek. tekerlenmek.
The cart rolled down the hill.
Verb
dalgalan(dır)mak, dalga vurmak.
The ocean rolls its waves upon the shore.
Verb
inişli yokuşlu uzayıp gitmek.
Verb
(gök) gürlemek, (davul) gümbürdemek.
The thunder rolls.
Verb
(ses) titre(t)mek, titrek sesle söylemek/ötmek.
Verb
(yatarak yerde) yuvarla(n)mak, eksen etrafında) dön(dür)mek, yuvarlanarak gitmek.
The children rolled in the grass.
Verb
(göz) sağa-sola çevir(il)mek, fırıl fırıl döndür(ül)mek.
to roll one's eyes.
Verb
(gemi) yalpalamak, yalpa yapmak/vurmak, salla(n)mak.
to pitch and roll.pitch1 (14)
Verb
roll up: top etmek/olmak, tomar yapmak, (top halinde) sar(ıl)mak, sarmala(n)mak.
roll into a ball: top yapmak.
roll oneself into a ball: tortop olmak.
He rolled the carpet up.
Verb
(sigara vb.) sarmak.
to roll a cigarette.
Verb
(topu/sarılı bir şeyi) açmak/sermek/yaymak.
Verb
(oklava vb. ile) aç(ıl)mak, (loğ/silindir vb. ile) tesviye etmek.
Verb
haddeden geç(ir)mek, yassıl(t)mak, levha haline gelmek/getirmek.
The metal rolls easily.
Verb
hızlı hızlı davul çalmak, (davulu) gümbürdetmek.
rolled their drums.
Verb
merdane ile mürekkep sürmek.
Verb, Printing
soymak, (uyuyan veya sarhoşluktan sızmış kimsenin ceplerinden) aşırmak.
Verb
sallanarak/yalpalayarak yürümek, sallanmak, yalpalamak.
Verb
ilerlemek, terakki etmek.
Verb
(kâğıt vb.) tomar, top, rulo.
a roll of toilet paper.
Noun
liste, defter, sicil, kayıt, kütük, resmî kayıt belgesi.
The rolls of parliament.
roll call: yoklama.
Noun
kangal, yumak.
a roll of wire.
Noun
topak, yuvarlak şey, somun.
a roll of butter: tereyağı topağı.
bread roll : ufak somun.
Noun
(a) reçelli katmer, (b) katmer, açma, (c) yuvarlak sarılarak pişirilmiş et.
Noun
yuvarla(n)ma, yuvarlanış, yuvarlayış, tekerle(n)me.
Noun
(yüzey) dalgalanma, iniş yokuş, kabarıklık.
Noun
gümbürtü.
a drum roll . The roll of cannon.
Noun
gök gürlemesi.
a roll of thunder.
Noun
titrek ses, ses titremesi, (kuşlarda) şakıma.
Noun
(gemi vb.) yalpalama, yalpa yapma, sallanma, yalpalayarak ilerleme.
The slow roll of a ship on the rough sea.
Noun
(a) uçağın ekseni etrafında (yükseklik kaybetmeksizin) tam bir dönüşü, (b) uçağın yere inip pistte yürümesi.
Noun, Aviation
para/banknot destesi.
Noun
(a) zar atma.
a roll of the dice. (b) bir zar atışta yapılan sayı.
Noun
(saç) kıvrım, lüle, bukle.
a pageboy roll .
Noun
(taş) sekme, sıçrama.
Noun
merdane
Noun, Textile Industry
sorunu kafasında evirip çevirmek
Verb
devrini tamamlamak, (devrini tamamlayıp) tekrar gelmek/olmak.
When the spring roll around: (tekrar) bahar olunca.
fiyatları (hükümetin emriyle eski düzeyine) indirmek.
maaş kesintilerini geçmişe uygulamak
Verb
maaş kesintilerini geri vermek
Verb
koruyucu çubuk: otomobil devrilince yolcuları korumak için tavanına yerleştirilen sağlam madenî çubuk.
Noun
yoklama
Noun, Education-Training
makaraya sarılı film.
Noun
(a) bol bol harcamak, dökmek, akmak.
He is rolling in money/wealth: Su gibi para harcıyor, servet
içinde yüzüyor.
Money was rolling in: Para su gibi akıyor. (b) (gidip) yatmak, uyumaya gitmek, yatağa girmek, (c) akın etmek, topluca/hep birden gelmek, dolmak, toplanmak, üşüşmek.
seyircileri kahkaha ile güldürme
bir tiyatroda vb kahkaha ile gülme
yuvarlak tiriz/pervaz.
Noun
üretim bandından çıkmak
Verb
baskı makinalarını çalıştırmak
Verb
baskı makinelerini çalıştırmak
Verb
(şilep ya da yük gemisi ile ilgili olarak) taşıt araçlarının doğrudan girip çıkabilmelerine elverişli olan
(zaman) geçip gitmek.
Months rolled by.
(a) (topu/hamuru vb.) açmak, sermek, yaymak.
to roll out dough: hamur açmak. (b)
argo (yataktan) kalkmak.
büyük nezaket ve hürmetle karşılamak, ayakları altına kırmızı halı sermek.
ağırlamak.
welcome home (party): ağırlama (ziyafeti).
You're (quite) welcome : Estağfurullah,
birşey değil, rica ederim.
You're welcome to it: Buyurunuz.
You're welcome to try it: İsterseniz deneyin.
You're welcome to pick the flowers: İsterseniz çiçek koparabilirsiniz.
çevir(il)mek, yuvarla(n)mak.
roll over and over: teker meker yuvarlanmak.
kısa vadede ödenen uzun vadeli kredi
mezarında ters dönmek
Verb
sabit aktiflerin satışından elde ettiği sermaye kazancı vergi indirimine tabi tutulabilir
sabit aktiflerini satarken onların yerine yenilerini satın alıyorsa
rulo dilme makinesi
Noun, Machines
rulo dilme
Noun, Machines
rulo dilme hattı
Noun, Machines
fiyat artışlarını geçmişe uygulamak
Verb
kepenk
Noun, Construction
(a) toplamak, biriktirmek, (b) tomar yapmak, sarmak.
roll oneself up in a blanket: battaniyeye
sarınmak. (c) (araba, otomobil vb.) gelmek, sökün etmek.
The guests were beginning to roll up: Misafirler sökün etmeğe başladı.
kollarını sıvamak, işe girişmek.
cepheyi yandan toplamak
Verb
oy sayısını artırmak
Verb
zor bir duruma uyum sağlamak
Verb
zorluklara göğüs germek
Verb
sorunlarla başa çıkmak
Verb
zorlukların üstesinden gelmek
Verb
geri çekilerek yumruğun etkisini azaltmak
Verb, Boxing
yatay yuvarlanma: uçağın uçuş ekseni etrafında 360° dönmesi.
Noun
bir davayı dava listesinden silmek
Verb
birini diskalifiye etmek
Verb
(Br) üyeler listesinden silmek
(Br) birini avukatlıktan çıkarmak
Verb
(avukat) barodan çıkarmak
Verb
sonunda da genel toplamın yazıldığı rulo kâğıt
üzerinde her bir işlemin kaydedildiği
verginin ödendiğini ispat eden kayıtlar
(US) vergi kayıtları
Noun
tuvalet kâğıdı rulosu
Noun
(dokumacılıkta) çözgü yumağı.
Noun