gerçekliğini kabul etmek
Verb
bir beyanın gerçek olduğunu kabul etmek
Verb
bir şeyin gerçekliğini kabul etmek
Verb
gerçek görünümüyle belirmek
Verb
bir şeyin doğru olup olmadığını araştırmak
Verb
tasdikli aslının aynı suret
bir şeyin doğru olduğunu tasdik etmek
Verb
kendini tam olarak tanımak
Verb
(a) gerçekleşmek, doğru çıkmak, (b) filizlenmek.
gerçekleşmek, doğru çıkmak.
a dream that comes true .
bir şeyin doğru olduğunu inkâr etmek
Verb
doğru bir tahminde bulunmak
Verb
bir şeyi iyi kavramak
Verb
bunun doğru olduğunu kabul ediyorum
yukarıdaki yanıtların doğruluğunu teyit ederim
tam ayarlanmış/düzenlenmiş, doğru işleyen, muntazam çalışan.
metnin gerçek anlamını kaçırmak
Verb
ayarı bozuk, iyi ayarlanmamış/düzenlenmemiş, düzensiz, iyi/muntazam işlemeyen.
bir şeyi bütün çıplaklığıyla göstermek
Verb
aktiflerin gerçek değerini temsil etmek
Verb
doğru/gerçek gibi gelmek.
His words rang true and I accepted his excuse.
kendisinden bekleneni yapmak, mutadı üzere davranmak.
His actions ran true to form: Ondan zaten
bu beklenirdi, kendinden beklenildiği gibi davrandı.
bir şeyin gerçek yüzünü görmek
Verb
bir gerçeği bütün çıplaklığıyla görmek
Verb
gerçekleri çıplaklığıyla göstermek
Verb
gerçek yüzünü göstermek
Verb
gerçekten var olduğuna inanılması güç olmak
Verb
doğru, gerçek, sahi, hakikî.
a true story: olmuş/sahici bir hikâye.
The news is not true:
Haber doğru değil.
this is also true for … : bu … için de doğrudur/geçerlidir.
Adjective
halis, katıksız, som, safi.
true gold.
Adjective
sadık, samimî, içten.
true friend. He always stays true to his principles.
Adjective
tam, hatasız, yanlışsız, aynı.
a true copy.
Adjective
yanılmaz, sahici.
a true sign. a true intuition.
Adjective
doğru/tam olarak, sahiden, gerçekten, hakikaten.
Adjective
doğrultmak, düzeltmek, tam şeklini vermek.
Adjective
“doğru” veya “yanlış” diye cevaplandırılan sınav.
aslı gibi olduğu tasdikli suret
bir hesabın denetim sırasında onaylanmış olduğunu tanımlar
(bilanço , Br) gerçek ve doğru görünüm
mahkeme lüzumu kararı, 10
true course: hakikî rota, coğrafî enlemlere göre belirlenen rota.
sadakat belirtisi sayılan mavi renk
bug ile ayni anlama gelir. dört kanatlı böcek.
belli bir dönem için faizi ifade eden tutar
fly ile ayni anlama gelir. sinek
(Musca domestica). common house fly: ev sineği.
stable fly: karasinek.
forest fly: atsineği
(Hippobosca equina).
fly swatter: sineklik, sinek raketi.
fresco ile ayni anlama gelir. duvar suluboyası, yaş alçı üzerine renkli resim yapma sanatı.
deniz yüzeyine paralel hakikî ufuk.
birinin iyiliği için gösterilen ilgi
birinin iyiliği için duyulan gerçek kaygı
Akdeniz defnesi
Noun, Food-Kitchen
gerçek düze, her yerde şakule dik olan hayalî düzey.
hakikî kuzey, bir noktayı kuzey kutbuna birleştiren doğrultu.
Doğru Yol Partisi
Proper Name, Political Parties
Doğru Yol Partisi (DYP)
Proper Name, Organizations
hak dini
Noun, Religion-Faith
(US) olağanüstü yedek akçe
göğüs kemiğine bağlı 7 çift kaburgadan herbiri.
kocaburun vatoz
Noun, Zoology
gerçek, hayatta olduğu gibi.
bir tekerleği ortalamak
Verb
itibari değeri üzerinden peşin ödeme yükümlülüğü
kan-emici koca yarasa
(Desmodus rotundus), Meksika-Brezilya yörelerinde yaşayan, dişleri bıçak
gibi keskin, kan emici yarasa.
(menkul değerler) aktif faiz miktarı
doğru olduğu meydana çıkmak
Verb