kalmak.
abide with me: benimle kal.
Intransitive Verb
oturmak, ikamet etmek.
to abide at/in a place: bir yerde ikamet etmek.
Intransitive Verb
devam etmek, sürmek, baki olmak.
abiding happiness: sürekli mutluluk.
Intransitive Verb
beklemek, gözlemek.
I will abide the coming of my father: Babamın gelmesini bekleyeceğim.
I abide my time: Fırsat gözlüyorum.
Intransitive Verb
dayanmak, tahammül etmek.
I cannot abide his impertinence. I cannot abide such a person.
Intransitive Verb
abide by: boyun eğmek, hürmet/riayet/itaat etmek, uymak, sadık kalmak, (sözünü/vaadini) tutmak.
to abide by a promise: vaadini tutmak.
to abide by a rule/a decision/a law: bir kurala/karara/yasaya uymak.
I shall abide by your decision: Kararınıza uyacağım.
Intransitive Verb
katlanmak, boyun eğmek.
to abide by the inevitable: kadere boyun eğmek.
Intransitive Verb
direnmek, sebat etmek.
Intransitive Verb
bir yerde ikamet etmek
Verb
bir sözleşmeye uymak
Verb
bir kanuna göre hareket etmek
Verb
bir antlaşmaya bağlı kalmak
Verb
sözleşme hükümlerine riayet etmek
Verb
bir sözleşmeye uymak
Verb
antlaşmaya bağlı kalmak
Verb
anlaşma hükümlerine riayet etmek
Verb
hakem kararına uymak
Verb
hakemin kararına uymak
Verb
hakem kararına uymak
Verb
kanuna göre hareket etmek
Verb
tanıklık ettiği şeyi onaylamak
Verb
hakem kararına uymak
Verb
sonuçlarına katlanmak zorunda kalmak
Verb
neticesine katlanmak
Verb
bir yerde ikamet etmek
Verb
işin sonucunu beklemek
Verb
ona bakmaya tahammül edemiyordu
tembelliğe tahammül edemem
birine tahammül edememek
Verb