ülke

Turkish-English Translation

  1. Information Technology country
  2. region
  3. nation
  4. territory
  5. province
  6. shore
  7. domain
  8. realm
  9. land
  10. soil
  11. clime
  12. bourn
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

azgelişmiş ülke
underdeveloped country Noun, Economics
birçok Batı Avrupa ülkesi
first world
bolluk ülkesi
land of plenty
devletin ülkesi
territory of the state Noun, Politics-Intl. Relations
dolar ülkesi
dollar country
düşler ülkesi
movieland
düşler ülkesi
dreamland
geçiş ülkesi
country of transit Noun
Hukuki ve Ticari Konularda Yabancı Ülkelerde Delil Sağlanmasına Hakkında Sözleşme
Convention on the Taking of Evidence Abroad in Civil or Commercial Matters Noun, International Law
kıyı ülkesi
coastal state
Körfez ülkesi
Gulf country Proper Name, Place Names
menşe ülkesi
country of origin
mutat ikamet ülkesi
habitual country of residence Noun, International Law
ölüler ülkesi
underworld
Özgürlükler Ülkesi
Land of the Free Noun
sanayi ülkesi
industrial nation
sanayi ülkesi
industrial country
Sömürge İdaresi Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildiri
Declaration on the Granting of Independence to Colonial Countries and Peoples Noun, International Law
takas ülkesi
clearing country
tarım ülkesi
agrarian state
tarım ülkesi
agriculture country
turizm ülkesi
tourist country
ülke içinde yerinden olmuş
internally displaced Adjective, Politics-Intl. Relations
Ülke yönetimi ve toplumun ekonomik ve sosyal politikalarının yönetimi (NACE kodu: 84.1)
Administration of the State and the economic and social policy of the community (NACE code: O84.1) Noun, Trades-Professions
ülkeden kaçmak
flee from the country Verb, Law
ülkedışılık
extra-territoriality Noun, International Law
ülkesel bütünlük
territorial integrity Noun, International Law
ülkesel egemenlik
territorial sovereignty Noun, International Law
ülkesel uygulama
territorial application Noun, International Law
ülkesel yargı yetkisi
territorial jurisdiction Noun, International Law
ülkesel yetki
domestic jurisdiction Noun, International Law
ülkeye dönüş hakkı
right to repatriation Noun, Law
ülkeye giriş yasağı
prohibition of entry to a country Noun, International Law
yerleşim ülkesi
country where the establishment is effected
(IMF) alıcı ülke
receiver country
alacaklı ülke
creditor country
alacaklı ülke
creditor nation
alıcı ülke
recipient country
alıcı ülke
receiving nation
altın standardını benimseyen ülke
gold standard country
altın üreten ülke
gold producing country
anlaşmaya dahil olmayan ülke
nonagreement country
az gelişmiş ülke
underdeveloped country
azgelişmiş ülke
underdeveloped country
bağımsız ülke
substantive nation
bağış yapan ülke
donee country
bağışta bulunan ülke
donor country
bir devlete ait ülke
territory
bir ülke
denuclearize
bölünmüş ülke
divided nation
borçlu ülke
debtor nation
borçlu ülke
debtor country
dağlık ülke
mountainous country
denizci ülke
maritime nation
dışardan işçi getiren ülke
labor-importing country Noun
dost ülke
friendly nation
döviz rejimi olmayan ülke
free currency country
dövizi kıt olan ülke
deficit nation
düşman ülke
enemy country
düz ülke
flat country
egemen ülke
sovereign territory
emir tarafından yönetilen ülke
emirate
en çok kayrılan ülke
most-favoured nation clause
ev sahibi ülke
host country
finans durumu güçlü ülke
key financial nation
gelişmekte olan ülke
developing country
gelişmiş ülke
developed country
gelişmiş ülke
advanced country
geminin kayıtlı olduğu ülke
flag country Noun
geri kalmış ülke
backward country
geri ülke
backward country Noun, Sociology
gideceği ülke
country of destination
gümüş standardını benimseyen ülke
silver standard country
halk yönetimli ülke
democracy
ham madde üreten ülke
raw material producing country
içki yasağı uygulayan ülke
prohibitionist country
ihracatçı ülke
exporting country
ileri ülke
advanced country
işgücü bol ülke
- abundant country
istikrarlı olan ülke
hard currency- country
istikrarlı parası olmayan ülke
soft currency- country
ithal eden ülke
importing country
karayla çevrili ülke
landlocked country
kendi kendine yeten ülke
self-supporting nation
komşu ülke
neighbouring country
komşu ülke
neighbour country
komşu ülke
neighbouring nation
konvansiyona üye ülke
convention country
menşe ülke
country of origin Noun, Civil Law
misafir ağırlayan ülke
host nation
mısır bakımından zengin ülke
country abounding in corn
nehir kenarındaki ülke
riparian nation
ödünç alan ülke
borrowing country
ödünç veren ülke
lending country
özerk ülke
self-governing territory Noun, International Law
parası düşük olan ülke
soft currency country
parası sağlam ülke
hard-currency country
parti disiplininden çıkmayan ülke
party liner
petrol ihraç eden ülke
oil-exporting country
petrol ihraç eden ülke
oil- exporting country
petrol üreticisi olmayan ülke
non oil country
sanayileşmiş ülke
industrialized country
sanayiye ayrılmış ülke
district devoted to industry
sermaye ihraç eden ülke
capital exporting country
sermaye ithal eden ülke
capital importing country
sınır ülke
border country
sınırları olmayan bir ülke
(Fr.) pays sans frontiere
tarafsız ülke
neutral nation
tedarik eden ülke
supplier's country
ticaretle uğraşan ülke
mercantile nation
ticaretle uğraşan ülke
trading nation
ticaretle uğraşan ülke
commercial nation
transit olarak geçilen ülke
transit country
tropikal ülke
tropical country
tüketici ülke
consuming country
türlü ırkları barındıran ülke
multiracial country
üçüncü ülke
third country
üreten ülke
manufacturing country
üye olmayan ülke
non-member country
üye ülke
member nation
uygar ülke
civilized country
uygar ülke
civilized nation
yabancı ülke
foreign country
yabancı ülke
foreign land
yeni ülke
new ground
yenilgiye uğrayan ülke
proven territory
yerleşik ülke
settled country
zayıf parası olan ülke
weak currency country
zengin ve fakir ülke
haves and have nots
ülke bütünlüğü
national integrity Noun, Politics-Intl. Relations
ülke çapında
nationwide
ülke çapında
country- wide
ülke çapında grev yapmak
to strike on a nation-wide basis Verb
ülke çapında grev yapmak
to strike on nation-wide basis Verb
ülke çapında servis sağlamak
to sell one's service country-wide Verb
ülke çapında tiraj
general circulation (newspaper)
ülke çapınde servis sağlamak
to sell one's service country-wide Verb
ülke çıkarları
national interests Noun, Politics-Intl. Relations
ülke dışı hizmet
outside service
ülke dışı satışlar
foreign sales Noun
ülke dışı siparişler
(US) offshore orders Noun
ülke dışı talep
exorbitant demand
ülke dışı trafik
external traffic
ülke dışına mal satma
export trade
ülke dışında görevde bulunmak
to work on assignment abroad Verb
ülke dışında mukim
domiciled abroad
ülke dışında mukim
to be domiciled abroad
ülke dışında yaşamak
to live abroad Verb
ülke dışındaki kültür politikası
cultural diplomacy Noun
ülke dışındaki malvarlığını gizlemek
to conceal foreign assets Verb
ülke dışından sağlanan finansman
outside financing
ülke egemenliği
territorial sovereignty
ülke ekonomisi
the national economy Noun, Economics
ülke içi
domestic Adjective
ülke içi karar
domestic judgment Noun
ülke içi nakliye giderleri
transportation land costs Noun
ülke içi taşımacılık sigortası
inland transportation insurance Noun
ülke içi taşımacılık sistemi
inland-transport system
ülke içi tüketim
domestic consumption
ülke içinde
within the realm
ülke içinde
domestically Adverb
ülke içinde
internally Adverb
ülke içinde geçerli tahvil
internal bond
ülke içinde rehbersiz gezi
domestic independent tour
ülke parası
domestic currency
ülke riski
sovereign risk
ülke riski
country risk
ülke sathında
nationwide Adjective
ülke sınırı
national boundary
ülke sınırında bedelsiz teslim
franco frontier
ülke sınırları
national borders Noun
ülke toprakları
National territory Noun
altının ülke dışına akışı
gold outflow
bir ülke ile savaşmak
to make war upon a country Verb
diğer bir ülke üzerinde mandası olan ülke
mandatory
dış ülke fiyatı
foreign fas
dış ülke mahkemesi
foreign court
dış ülke muameleleri
external transactions Noun
dış ülke şubesi
foreign branch Noun
dış ülke tahvilleri
foreign bonds Noun
sermayenin ülke dışına kaçışı
outflow of capital
tatillerini ülke dışında geçirmek
(US) to spend holidays abroad Verb
üçüncü ülke yuttaşları
third country nationals Noun
yabancı ülke para birimi
foreign currency unit
yabancı ülke tahvilatı
foreign municipal bonds
yabancı ülke temsilcisi
foreign gross
yabancı ülke ürünü
foreign produce
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir devletin ... toprakların bütünü
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.