ışık

Turkish-English Translation

  1. Noun, Chemistry light
  2. bathe
  3. glim
  4. doppler effect
  5. light (luminous energy
  6. any source of light
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

umut ışığı
ray of hope Noun
(fotoğrafçılık) kırmızı ışık
safelight
ancak karanlıkta görülebilen hafif ışık
phosphorescence
ani ışık
flash
arka ışık
backlight Noun, Advertising
bataklıklarda görülen aldatıcı ışık
lantern jack
bir sahneye genel aydınlatma sağlayan yönlendirilmemiş ışık
ambient light
çakar ışık
flasher
floresan ışık
fluorescent light
geminin demirlemiş olduğunu gösteren ışık
riding light
görünür ışık
visible light Noun, Physics
göz alıcı ışık
glare
göz kamaştırıcı ışık
glare
hafif ışık
glimmer
hafif ve geçici ışık
gleam
kırmızı ışık
red light Transport
kısık ışık
soft light
kısılan ışık
dimmed light
sarı ışık
(traffic) (Br) amber light
siyah ışık
black light
suni ışık
artificial light
sürtünmeden kaynaklanan ışık
triboluminescence
titrek ışık
shimmer
tünelin ucundaki ışık
light at the end of the tunnel Noun
yanıp sönen ışık
flashing light
yanıp sönen ışık
intermittent light
yansıyan parıltılı ışık
glint
yapay ışık
artificial light Noun, Cinema
yeşil ışık
green light Transport
ışık ...
photic
ışık ...
optic
ışık ...
optical
ışık almak
to be exposed Verb
ışık almak
to be fogged Verb
ışık çizgisi
thread of light
ışık dalgalarının etkisiyle elektrik akımı geçirme özelliği
photocomposition
ışık dalgası
light wave Noun
ışık düşürmek
to cast light Verb
ışık düzengeci
aperture Noun, Cinema
ışık efekti
light effect
ışık efektleri
lighting effects Noun
ışık elektriği ölçeği
photo electric meter
ışık elektrik
photo electric
ışık elektrik hücresi
photo electric cell
ışık engeli
light obstruction
ışık etkisi
illuminating effect
ışık filtresi
(photo) light filter
ışık filtresi
light filter
ışık gazı
illuminating gas
ışık geçiren
pellucid
ışık geçirir
pervious to light
ışık geçirmeyen
opaque
ışık geçirmezlik
opacity Noun, Physics
ışık hakkı
right to light
ışık halkası
halo Noun
ışık haslığı
light fastness
ışık hızı
velocity of light
ışık hızı
speed of light Noun, Chemistry
ışık irtifak hakkı
easement of light
ışık irtifakı
ancient lights
ışık işareti
light signal
ışık kalemi
light pen Information Technology
ışık kararlılığı
light stability
ışık kaynağı
light source Noun, Photography
ışık kesici reosta
dimmer
ışık kesmek
to dim Verb
ışık kısma anahtarı
dipper switch
ışık kuvveti
candle power
ışık ölçümü
photometry
ışık ölçüsü birimi
lumen
ışık ölçüsünde standart olarak kullanılan lamba
standard lamp
ışık saçan
radiant
ışık saçan
lustrous Adjective
ışık saçan
effulgent
ışık saçma
radiance
ışık saçmak
to radiate Verb
ışık saçmak
to blaze Verb
ışık saçmak
to burn Verb
ışık saçmak
to lighten Verb
ışık salmak
to light Verb
ışık şefi
chief lighting technician Noun, Cinema
ışık şefi
gaffer Noun, Cinema
ışık seli
flood of light
ışık seli
flash flood
ışık şiddet birimi
candela
ışık siperliği
lens hood Noun, Photography
ışık sızmasına karşı kâğıt
masking paper
ışık tasarımcısı
lighting designer Noun, Employment
ışık tayfı ya da dalga bandı ile ilgili
spectral
ışık tayfı ya da dalga bandı tarafından yapılan
spectral
ışık tutmak
to show the way to Verb
ışık tutmak
to light the way for Verb
ışık tutmak
to shine Verb
ışık ve görme bilimi
optics
ışık ve sıcaklık saçmak
to beam Verb
ışık veren
luminous Adjective
ışık veren şey
light
ışık verici cisim
luminary
ışık verme
irradiation
ışık veya sıcaklık yayan şey
radiator
ışık vurmasını sağlamak
to cast light Verb
ışık yayan
luminous Adjective
ışık yayan diyot (LED)
light emitting diode (LED)
ışık yayma
luminosity Noun
ışık yaymak
to throw out Verb
ışık yaymak
to throw out light Verb
ışık yılı
light-year Noun, Astronomy
ışık yılı
light year
(foto) ışık filtresi
light filter
(sıvı , ışık , vb) dışarı akıtmak
to effuse Verb
aydınlatma ışık gazı
illuminating gas
bazı nesnelerin ışık saçma niteliği
fluorescence
beyaz ışık mahallesi (tiyatroların yoğunlaştığı bir semt
white- light district
bir konuya yeni ışık tutmak
to throw fresh light on a subject Verb
bir proje için yeşil ışık yakılmak
to receive the go ahead on a project Verb
bir şey üzerine kuvvetli ışık tutmak
to flash a beam of light on sth Verb
bir şeye değerli ışık tutmak
to shed valuable insight into Verb
bir şeye ışık tutmak
to shed light on sth Verb
bir şeye ışık tutmak
to throw a light on sth Verb
bir şeye yeni bir ışık tutmak
to cast a new light on sth Verb
bir sırra aniden ışık tutmak
to flash a sudden light upon a mystery Verb
bir soruna yeni bir ışık tutmak
to throw a new light on a matter Verb
birine yeşil ışık yakmak
to give someone the green light Verb
bu konuya ışık tutabilir misin
can you throw any light on this
bulutlar arasından yalnız ışık gösteren şimşek
sheet
çok az ya da hiç ısı vermeden ışık yayma
phosphorescence
dünyaya ışık saçan kimse
light
gaz deşarjlı ışık kaynağı
gas-discharge light source Noun, Transport
göğe yükselen ışık sütunu
streamer
görünmeyen ışığı emip görünür ışık verme niteliği
fluorescence
göz veya ışık aracılığıyla işleyen
optical
hafif ışık vermek
to glimmer Verb
her tarafa ışık saçan
sheet lighting
karanlıkta ışık veren
luminous Adjective
ölü ışık (gemi lombozu kapağı
dead light
radar ışık yansıması
blip
sahne için ışık ve panoların asıldığı ızgara
gridiron
ses ve ışık gösterisi
(Fr.) son et lumiere
yanınca ışık veren şey
light
yeşil ışık yakmak
to go- by Verb
yol gösteren ışık sinyali
light beacon
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Cisimlerin görülebilmesini ... türü, ziyâ
  2. Bâtınî inançları benimseyen dervişlere, Alevî, Hurûfî ... Bektâşî dervişlerine verilen isim
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.