söz (verme), vaat (etme), taahhüt.
keep one's promise: sözünü/vaadini tutmak.
hold/keep someone to his promise: birini sözünü tutmaya mecbur etmek.
ümit verici şey/nitelik, istikbalde başarı ve mükemmeliyet vadeden belirti.
He shows great promise:
İstikbali parlak/ümit verici görünüyor.
a boy of promise: kendisinden çok şey beklenen çocuk
söz verilen/vadedilen şey.
vadetmek, söz vermek, taahhüt etmek.
to promise oneself (to do) something: bir şey yapmayı aklına
koymak.
He promised to go tomorrow. to promise help.
göstermek, delâlet etmek, … olacağa benzemek, … olacak gibi görünmek, emarelerini taşımak.
The sky promises a storm : Gökyüzü, fırtına çıkacağını gösteriyor.
It promises to be a fine day: Güzel bir gün olacağa benziyor.
temin etmek, söz/teminat vermek.
I won't go there again, I promise you that.
evlenmeye söz vermek.
breach of promise: evlenme sözünden cayma.
söz üyle yükümlülük altına girmek
Verb
sözüyle yükümlülük altına girmek
Verb
evlenme vaadini bozma, sözünden dönme.
nişan bozulduğunda açılan tazminat davası
Noun
vaadi yerine getirmemek
Verb
bir vaadi yerine getirmek
Verb
taahhüdünü yerine getirmek
Verb
bir vaadi gerçekleştirmek
Verb
vaadini yerine getirmek
Verb
sözünü yerine getirmek
Verb
asıl taahhüt sahibi ile birlikte
fakat ikinci derecede taahhüt altına girme
bir taahhüdü yerine getirmek
Verb
bir vaadi yerine getirmek
Verb
vaadini yerine getirmekte kusur etmek
Verb
birine boş vaatlerde bulunmak
Verb
sözünü yerine getirmek
Verb
sözünü yerine getirmek
Verb
birini bir şey için ümitlendirmek
Verb
birine sözünü tutturmak
Verb
emin ol, hiç şüphen olmasın, hiç şüphesiz.
The work won't be easy, I promise you!
vaadi yerine getirmek
Verb
birine sözünü tutturmak
Verb
vaadini yerine getirmek
Verb
yarım yamalak, baştan savma, gelişigüzel, üstünkörü.
give oneself a lick and promise: kendine biraz çeki düzen vermek.
birine sözünü tutturmak
Verb
pek ümit verici görünmemek
Verb
verilmiş bir sözü yerine getirmek
Verb
bir sözün yerine getirilmesi
birine sözünü tutturmak
Verb
siparişin alınmasından itibaren bir hafta içinde teslimi vaat etmek
Verb
siparişin alınmasından itibaren bir hafta içinde teslimi vaadetmek
Verb
mucizeler vaat etmek
Verb
sır saklama sözü vermek
Verb
birine olmayacak şey vaat etmek
Verb
bir davete gitmeyi vaat etmek
Verb
noter huzurunda söz verme
iyi şeyler va'detmek, umut vermek.
The plan promises well: Plan çok umut verici görünüyor.
This doesn't promise well: Bu pek umut verici değil.
vaadini yerine getirmek
Verb
bir vaadin yerine getirilmesi
birinden bir vaat koparmak
Verb
bir taahhüdü yerine getirmek
Verb
bir sözü yerine getirmek
Verb
bir vaadi yerine getirmek
Verb
kayıtsız şartsız ödeme vaadi
yazılı kayıtsız şartsız vaat
yazılı kayıtsız şartsız vaadi
kanuna aykırı yapılan vaat
birini sözünü tutmaya zorlamak
Verb