awake

  1. uyan(dır)mak, uyarmak, ikaz etmek.
    to awake to the danger: tehlikeye karşı uyarmak.
    The noise
    awoke me: Gürültü beni uyandırdı.
  2. canlan(dır)mak, diril(t)mek, harekete geç(ir)mek, tahrik etmek, kışkırtmak.
    Her letter awoke old memories:
    Onun mektubu eski anıları canlandırdı.
    Old memories awoke in her when she read the letter: Mektubu okuyunca eski anıları canlandı.
  3. farketmek, farkına varmak, gözü açılmak.
    He awoke to the realities of life: Hayatın gerçeklerinin farkına vardı.
  4. uyanık, uyanmış, gözü açık, tetikte, müteyakkız, sak.
    I was awake: Uyanıktım/uyanmıştım.
    to
    be awake to a danger: tehlikeye karşı uyanık/tetikte bulunmak.
uyanık yatmak.
(a) tamamen uyanmış, (b) gözünü dört açmış.
sabahlamak Verb