bile

English-Turkish Translation

  1. Noun, Physiology öd, safra.
  2. Noun öfke, huysuzluk, terslik, dargınlık.
    stir someone's bile: birinin damarına basmak, bir kimseyi kızdırmak/öfkelendirmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

bile duct
safra yolu Noun, Anatomy
bile duct
safra kanalı Noun, Anatomy
bile duct
öd yolu Noun, Anatomy
bile duct
öd kanalı Noun, Anatomy
bilestones
safra kesesi taşı Noun, Medicine
black bile
kara öd: eskiden kasvet, hüzün vb. doğurduğuna inanılan fizyolojik salgı. Noun
yellow bile
safra, eski fizyolojiye göre insanda öfke doğurduğuna inanılan salgı, öfke, hiddet. Noun
bile stone
safra taşı
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. yet
  2. even
  3. also
  4. already
  5. yes
  6. very
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Aklımın ucundan geçmedi.
Didn't see that coming. Exclamation, Idioms
… gibi bir … bile
no less a … than … Adverb
fiyatlar aynı oranda artmış olsa bile
monetary illusion
kötü niyet ya da ihmal olmasa bile
strict liability
siz bile
even you
yeter de artar bile
to have enough and to spare
yeter de artar bile
enough and to spare
yolculuğun ya da gezinin iptal edilmesi durumunda bile
protected commissions
bile bile
on purpose
bile bile
intentionally Adverb
bile bile
purposely Adverb
bile bile
consciously Adverb
bile bile
in cold blood
bile bile
deliberately Adverb
bile bile
knowingly
bile bile
designedly Adverb
bile bile hayatını tehlikeye koymak
to take one's life in one's hands Verb
bile bile hayatıni tehlikeye sokmak
to take one's life in one's hands Verb
bile bile konuşmak
to speak from one's own knowledge Verb
bile bile konuşmak
to speak by the card Verb
bile bile yalan söyleyen
conscious liar
bile bile yangın çıkarma
arson
bile bile yanlış beyanda bulunmak
to knowingly make a false statement Verb
bile bile yanlış beyanda bulunmak
to make knowingly wrong statements Verb
bile bile yapılmış olan
deliberate
bile bile zıt giden
bloody minded
bile isteye
willingly Adverb
adı bile okunmamak
to be insignificant Verb
akıl ımdan bile geçmedi
nothing is further from my mind
bir hikâyenin tek sözcüğüne bile inanmamak
to not to believe a word of a story Verb
bir şeyin biri için işten bile olmaması
to have something at one's fingers'ends
böyle bir söz söyleyerek konuşmayı bile bile esastan çevirmek
to draw a red herring across the trail Verb
burnu bile kanamadan kurtulmak
to walk away without a scratch Verb
burnu bile kanamamak
to he came out of it without a scratch Verb
burnu bile kanamamak
not to be hurt
burnu bile kanamamak
to walk away without a scratch Verb
dolandırıcılık amacıyla bile bile gizleme
active (fraudulent) concealment
en ufak bir delil bile yok
no evidence on which you could hang a cat
en ufak bir delil bile yok
not one shred of evidence
en ufak bir ümit bile yok
not a grain of hope
geçici bile olsa güçlükleri yenmek
to bridge over Verb
gözünü bile kırpmamak
to not bat an eye Verb
hiç bile değil
not in the least
hiç bile değil
nothing of the kind
hiç bile değil
not a bit
kelimesine bile inanmıyorum
I don't believe a word of it
kötü adamın bile hakkını vermek
to give the devil his due Verb
kusurlarını bile bile dökülen bir araba almak
to buy a car with all faults Verb
kusurlarını bile bile garantisiz dökülen bir araba almak
to buy a car with all faults Verb
olmayacağını bile bile ümit etmek
to hope against hope Verb
onu hesaba bile katmamak
to say nothing of it Verb
parmağını bile oynatmamak
not to move hand or foot
parmağını bile oynatmamak
to not do a hand's turn Verb
parmağını bile oynatmamak
to not move hand or foot Verb
parmağını bile oynatmamak
not to lift a hand
Söylemeye bile gerek yok ama ...
That goes without saying, but ...
tarafsızlığını korumak için kendi hakkını bile almamak
to lean over backward Verb
ümitsizlikle yılana bile sarılmak
to grasp at a straw Verb
ümitsizlikten yılana bile sarılmak
to catch at a straw Verb
yanına bile yaklaşmamış
anywhere near
yanında metelik bile bulunmamak
not to have a halfpenny on oneself
yanından bile geçmemiş
it doesn't have even the slightest connection with it
yanından bile geçmemiş
it doesn't bear even the faintest resemblance to it
zarar görme riskini bile bile üstlendiği
assumption of risk
zırnık kadar bile değil
not an iota
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Çekimli fiilden ... de, üstelik
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.