channel

  1. Noun, Environment-Ecology kanal
  2. Noun nehir yatağı.
  3. Noun su yolunun (nehir/liman/haliç vb.) en derin yeri.
    Ships must follow the channel into the port.
  4. Noun geniş boğaz.
    English channel: Manş Denizi.
    The channel Islands: Anglo-Norman Adaları.
  5. Noun boğaz.
  6. Noun yol, vasıta.
    He considers the Senate a channel to the White House.
  7. Noun izlenecek yol/yöntem, hattı hareket, yol, kanal.
    You should go through official channels if you want
    the government to help.
    through the usual channels: normal yollardan.
  8. Noun mecra, oluk, su yolu.
    There's a channel in the middle of the street to help water flow away when it rains.
  9. Noun frekans bandı, haberleşme ve bilişim sistemlerinde tek veya çift yönlü işaret nakleden transmisyon yolu,
    kanal.
    VF channel: telefon kanalı.
    TV channel: Televizyon kanalı.
  10. Noun oluk, oyuk, yiv.
  11. Noun
    channel iron ile ayni anlama gelir. U demiri, oluklu demir.
  12. Noun
    channel wale ile ayni anlama gelir. palasartalar.
  13. Verb yöneltmek, yön vermek, (bir mecraya) sevketmek, yollamak.
    He channeled the information to us. Try
    to channel your abilities into something useful.
  14. Verb yol göstermek, doğrultmak, istikamet vermek.
  15. Verb kanal/yatak açmak.
    The river channeled its course through the walley.
  16. Verb oymak, oyuk açmak.
bütün enerjisini bir şeye yöneltmek Verb
ilgisini bir yere yöneltmek Verb
ilgi alanlarını bir amaca yöneltmek Verb
idari yollar
normal yollar dışında önemli ve gizli bilgi sızdırma veya aktarma yolu
geriye doğru kanal
emir ve komuta kanalı
ticari yol
ulama oluğu
taşıma oluğu
ulama oluğu
Manş Denizi'ni geçmek Verb
dağıtım kanalı
malları müşteriye ulaştırma yolları Noun
dağıtım yolları Noun
Manş Denizi.
ileri (doğru) kanal
denizin karşı kıyısında
gümrük vergisine tabi eşyalar getirmeyen yolculara ayrılmış geçit
yarı dubleks kanal
limana girmek ve çıkmak için kullanılan geçit
emme kanalı Noun, Transport
bilgi kanalı
giriş-çıkış oluğu.
pazarlama kanalı
ana ırmak yatağı
su seyrüsefer yolu
haber kanalı Noun
taşma borusu
kanalı geçmek Verb
radyo kanalı
radyo telefon kanalları Noun
perakende satış kanalı Noun
satış mahreci
satış kanalı
uydu kanalı
gemi kanalı
telefon kanalı
teleprinter kanalı
teleks kanalı
televizyon kanalı
diplomatik yollardan
her zamanki yollardan
kanal
video kanalı
ses kanalı Information Technology
sulama arkı
kanal kaptanı (üretici , toptancı ve perakendeciden oluşan dağıtım kanalının en güçlü üyesi olan üretici
kanal anlaşmazlığı (dağıtım kanalı üyeleri arasındaki uyuşmazlık
Manş Denizi'ni geçme
kanal navlunu
channel ile ayni anlama gelir. U demiri, oluklu demir.
kutu harf Noun
şamandıra veya kazılarla işaretlenen sığ su yolu
parayı kamu harcamalarına ayırmak Verb
iletişim yolları Noun
dağıtım kanalı
bilgi yolları Noun
bilgi kanalları Noun
Manş Denizi'nde düzenli feribot seferleri yapılan limanlar Noun
mültecileri kampa sevk etmek Verb
trafiği kanalize etmek Verb
Manş Denizi altından geçen ve İngiltere'yi Avrupa'ya bağlayan tren yolu tüneli
channel ile ayni anlama gelir. palasartalar.
kalsiyum kanal blokörü Noun, Medicine
yayın gücü 50
000 vata kadar olan
belirli bir frekans üzerinden parazitsiz yayın haklarına sahip bir radyo istasyonu
Manş Denizi seferleri Noun
Manş Denizi'nde gidip gelen vapur
bir akarsuyun yatağını değiştirmek Verb
Mikro Kanal Mimarisi Information Technology