chicken

  1. Noun, Zoology tavuk
  2. piliç, 1 yaşından küçük kümes hayvanı (tavuk, horoz, vb.).
  3. (her yaşta) tavuk, horoz.
  4. piliç/tavuk/horoz eti.
  5. acemi, toy, genç, tecrübesiz kimse, özellikle genç kız.
  6. tavuk/piliç eti ile pişirilmiş yemek.
    chicken soup: tavuklu çorba.
    chicken pot pie: tavuklu börek.
  7. korkak, ödlek.
titiz, fazla telâşlı.
fırtına kırlangıcı
(Oceanites oceanicus) Noun
yaşlı, kart(laşmış), gençliğe veda etmiş (bilhassa kadın).
I'm no longer a spring chicken: Artık yaşlandım
(kadınlar hakkında) körpeliği geçmiş
orta yaşlı ya da yaşlı
çayır tavuğu
(Tympanuchus cupido, T. pallidicinctus): K. Amerika bozkırlarında bulunan, tüyleri
kırmızımsı kahverengi, siyah ve beyaz renklerde bir av kuşu.
piliç çevirme
(a) bahar pilici, (b) taze, (c) toy, genç, tecrübesiz kimse.
ufak piliç.
piliç
güvercin göğsü: kemik hastalığı sonunda göğüs kemiğinin deformasyonu. Noun
güvercin göğsü: göğüs tahtasının dar ve çıkıntılı olması hali. Noun
tavuk suyu Noun, Food-Kitchen
tavuk kemiği
tavukçuluk
kuş yemi, çok az para.
cüzi üye aidatıyla yürütülen seçim kampanyası Noun
tavuk kapan atmaca (bilimde bu ad kullanılmaz). Noun
korkak Adjective
ödlek Adjective
tavuk ciğeri Noun, Food-Kitchen
tavuk biti
(Mallophaga). Noun
korkarak vazgeçmek/uzaklaşmak/kaçmak, cesaret edememek.
su çiçeği (hastalığı). Noun
rat snake Noun
tavuk suyu Noun, Food-Kitchen
pilicin şişi Noun, Food-Kitchen
kümes teli, ince tel kafes. Noun
dereyi görmeden paçaları sıvamak Verb
seçim kampanyası sırasında politikacının katılmak zorunda kaldığı öğle ve akşam yemekleri Noun
Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? Sentence