due

  1. vadesi dolmuş, vakti gelmiş, hemen ödenmesi gerekli.
    to be/become due: vadesi/ödenme zamanı gelmek.

    This bill is due.
    to fall due: (borcun) vadesi gelmek, ödenmesi gerekmek.
    due date: ödeme/tahakkuk tarihi.
  2. ödenmesi/verilmesi/icrası/ifası/izharı gerekli.
    Money is due to him for his work.
    Respect is
    due to older people: Yaşlılara sagyı gösterilmesi gerekir.
    Our thanks are due to him: Ona teşekkür borçluyuz.
  3. doğal/manevî hak (olarak danınan).
    to be due: hakkı/alacağı olmak.
    I am due 6 days' leave:
    6 gün izin hakkım var.
    He is due for rise: Terfi hakkıdır.
  4. uygun, münasip, yakışan, lâyık, gerekli.
    due care.
    in due time: uygun/münasip bir zamanda,
    vakti gelince.
    in due course: münasip zamanda/fırsatta.
    Good deeds deserve due rewards, bad deeds deserve due punishment.
  5. yeterli, kâfi, çok.
    after due consideration: iyice düşünüp taşındıktan sonra.
    Use due care
    when crossing streets: Karşıya geçerken çok dikkatli ol.
    With all due respect, I believe that … : Saygı ile/kemali hürmetle şurasını arzedeyim ki …
  6. mukarrer, (belirli bir zamanda vukuu) beklenen, gelmesi/olması gereken.
    When is the plane due (in)?
    Uçak saat kaçta gelecek?
    The plane is due at noon.
    I am due there tomorrow: Yarın orada olmam gerekiyor.
  7. hak, alacak, istihkak, matlup.
    give a person his due: bir kimseye hakkını vermek/teslim etmek.

    To give him his due, he did try hard: Doğrusu elinden geleni yaptı.
    I don't like him, but, to give him his due, he is a good writer: Onu sevmem, fakat iyi bir yazar olduğunu da kabul/teslim etmek gerekir.
  8. yönelik, … yönünde, -e doğru/müteveccih.
    due east: doğuya doğru/yönelik/müteveccih.
    to sail
    due north: kuzeye doğru seyretmek/yelken açmak.
    to go due west: batıya doğru/batı yönünde gitmek.
  9. (bkz: duly ).
hakkını talep etmek Verb
usulüne uygun olarak Adverb, Law
istihkakıni almak Verb
hulul etmek Verb
ödenmesi gereken tutar
borçlu olunan meblağ
vadesi gelmiş tutar
ödenmesi gereken taksit
ödenmesi gereken rant
ödenecek bakiye taksidi
gereği gibi
tahakkuk eden alacakların devri
tahakkuk edecek alacakların deviri
borç bakiyesi Noun
vadesi gelmiş bakiye borç
vadesi gelmek Verb
vadesi gelmek Verb
alacakları toplamak Verb
tahakkuk eden kurumlar vergisi
alacaklının hakkı
vadesi gelmiş alacak
vadesi gelmiş borç
vadesi (henüz) gelmemiş alacak
vadesi geldiğini bildirmek Verb
vadesi geldiğini belirtmek Verb
(gelir vergisi) gecikme
vadesi gelen kuponları kesip çıkarmak Verb
bütün vadesi gelen borçlardan ibra etmek Verb
bütün vadeli gelen borçlardan ibra etmek Verb
vadesi gelmek Verb
(deniz) işin bitişini ve devamlılığını ifade eder
adaletten ayrılmamak, kötü adamın bile hakkını vermek.
adaletten ayrılma(mak), (hoşlanmadığı kimselerin bile) hakkını teslim et(mek).
vadesi gelmek Verb
vadesi gelen faiz
vadesi gelen borçlar Noun
vadesi çoktan geçmiş
vadesi gelince bir borcu ödemek Verb
vadesi gelince bir borçu ödemek Verb
muaccel olmayan
vadesi henüz gelmemiş
vadesi geçmiş
sözleşmeye göre ödenmesi yapılmamış hesap
faizi vadesi gelince ödemek Verb
vadesinde ödemek Verb
vadesinde ödenir
taksalı
eksik posta ücreti
eksik ödenmiş posta ücreti
borçlu kalmak Verb
ağızınin payını vermek Verb
senedi vadesinde ödemek Verb
bir senedi vadesi gelince ödemek Verb
işlemiş kiraları getirme
vadesine kadar
bir konuyu en ince ayrıntısına kadar hakkını vererek işlemek Verb
vade gününe kadar
vade geldiğindeki değer
vadesi gelince
muaccel; derhal ödenmesi gereken
muaccel Adjective, Law
usulüne uygun yapılan ihbar
gereken ihtimam gösterilerek
âdi borç senedi, borçlu olduğunu bildiren yazı: resmî senet gibi başkasına devri mümkün olmayan ve değerli
belge işlemi görmeyen senet.
Noun
gereken ihtimam
gerekli dikkat Noun, Law
due process of law
mühlet
vade tarihi
vade bitimi
vade
son tarih Information Technology
ödeme vadesi Noun, Commerce
vade sonu Noun, Commerce
muaccel borç
nizami teslim
gerekli özen
durum tespiti
gereken itina
değerleme çalışması Banking
tahakkuk eden resimler Noun
yıkılmasına karar alınmış
kanunun öngördüğü şekilde
İştiraklerden Alacaklar Noun, Accounting
Ortaklardan Alacaklar Noun, Accounting
Bağlı Ortaklıklardan Alacaklar Noun, Accounting
ödemeniz gereken; borcunuz olan
gerekli ihbar
vadesi gelen ödeme
yasal işlem: kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin suçlu olup olmadığını belirlemenin yasalarca
saptanmış yöntemi.
due process, due course of law ile ayni anlama gelir.
Noun
vadesi gelen kira
hak edilen ücret
(müzekkere) usulüne uygun tebligat
-den dolayı, … yüzünden/sebebiyle/sayesinde.
be due to: sebebi … olmak, -in hakkı olmak.
It
is due to him: (a) Onun sayesinde/yüzünden; (b) Onun hakkıdır.
The delay was due to heavy traffic: Gecikmeye trafik sıkışıklığı sebep oldu.
The accident was due to icy road: Kazaya yolun kayganlığı sebep oldu.
It is due to you that he is alive today: Senin sayende bugün hayattadır.
İştiraklere Borçlar Noun, Accounting
ihmal nedeniyle Adverb
ihmal sonucu Adverb
Personele Borçlar Accounting
Bağlı Ortaklıklara Borçlar Noun, Accounting
nitelikleri itibarıyla Adverb
bundan ötürü
yerçekimi ivmesi Noun, Physics
iyice düşünülerek/düşünüldükten sonra.
...'e ödenmesi gereken miktar Noun
vadesi geldiğinde ödenecek meblağ
bize olan borçların bakiyesi
bir şeyden ileri gelmek Verb
kötü yönetimden ileri gelmek Verb
gereken törenle karşılanmak Verb
bir olayı yakışır bir törenle kutlamak Verb
usulüne göre hazırlanmış sözleşme
usulüne uygun hazırlanmış sözleşme
müşterinin tanınması Noun, Banking
rutubet yüzünden bir binadaki zarar
işçilik hatası Noun
sansürcünün çıkardığı parçalar Noun
her şeyi kararında bırakmak Verb
vadesi önümüzdeki ay gelmek Verb
gelecek ay vadesi gelmek Verb
(senet) geçerli kabul edilmek Verb
vade tarihi saptamak Verb
poliçeyi kabul etmek Verb
bir senedi kabul etmek Verb
bir poliçeyi kabul etmek Verb
bir sorunu gerektirdiği ihtimamla ele almak Verb
gerekli ilgiyi göstermek Verb
adamdan saymak Verb
kanunun öngördüğü süre içinde ihbarda bulunmak Verb
gerektiği gibi ihbarda bulunmak Verb
yer yokluğundan yüklenemeyen mallar Noun
bir senedi garanti etmek Verb
esas sahibi olmadığı halde kıymetli bir evrakın karşılığını yasal olarak alma yetkisi olan kimse.
zamanı/sırası/vakti gelince, zamanla, vakit geçirmeden, vaktinde.
alelusul
gerekli şekle uygun Adjective, Law
zamanında Adverb
vadesinde
süresi içinde Adverb
süresinde Adverb
ödenme zamanı gelmeden bir senedi güvenerek ve değerine göre alan ve ödenmeyişinden haberi olmayan kişi
faiz vade tarihi
gerekli titizliği göstermeme
ibrazınde ödenen borçlar Noun
ibrazında ödenen borçlar Noun
ortalama vade günü
birini gösterilmesi gereken saygıyla karşılamak Verb
(senet) kabul edilmek
akit yapılırken ihmal yüzünden yanlış beyanda bulunmak Verb
bankalara verilmiş senetler Noun
bankalara verilmiş senetler Noun
vadesi geçen faiz
ceza faizi
vadesinde ödenmemiş herhangi bir borçlanma aracı
vadesi geçmiş senet
geç çekilmiş protesto
vakit geçtikten sonra çekilen protesto
gereken saygıyı göstermek Verb
ölüm halinde ödeme
ölüm yardımı
normal vadesinde ödeme
vadesinde ödeme
dış ülkelerden alacaklar Noun
vadesi geçmiş senet
taksa pulu
adaletin normal seyrini etkilemek Verb
prim vade tarihi
usulüne uygun makbuz
birini törenle karşılamak Verb
vadesinden önce geri ödeme
vade tarihini hatırlatma
zamanı gelince bir konuya dönmek Verb
bir senedi geçerli kabul edip ödemek Verb
usulüne göre ihbarlı grev
(bilanço) alacaklar
gerekli önlemleri almak Verb
Bunun nedeni …dir. Noun
Doğum ne zaman bekleniyor? Sentence
sözüm meclisten dışarı
kemali tevazu ile, övünmek gibi olmasın (ama).
I can say, in all modesty, that there's no more successful
man in the whole town than me.
Kusura bakmayın ama,
gereken bütün saygıyı göstermek Verb
'na tam riayet
gereken saygıyı göstererek