durumunda

Turkish-English Phrases

anlaşmazlık durumunda
in case of disagreement
anlaşmazlık durumunda
in case of controversy
azami tehlike durumunda
in the utmost danger
başarı durumunda
in the event of success
cinsel ilişki durumunda
on the job
darlık durumunda
on a pinch
engellenme durumunda
in case of prevention
fiyatların belirli bir düzeyin altına düşmesi durumunda
stop loss
hareketten örneğin 48 saat süre ile aciz kalması durumunda
breakdown or off hire clause
iflas durumunda
in the tub
ihlâl halinin tekrar edilmesi durumunda
should the infringement be repeated
küçük iflaslar durumunda
administration order
nüfus artışının denetim altına alınmaması durumunda
malthusian
nüksetme durumunda
in case of relapse
objektif maliyet rakamlarının bulunmaması durumunda
arbitrary method
ölüm durumunda
moribund
panik durumunda
panic-stricken
şahsi sermaye olmaması durumunda
sweet equity
savaş durumunda
in case of war
savaş durumunda
in the event of war
şirketi ele geçirme durumunda
grey knight
tehlike durumunda
in case of emergency
tekrarlama durumunda
in case of relapse
ürünlerin ihracı durumunda
debenture book
yangın durumunda
in case of fire
yönetici durumunda
chair- borne
zarar ziyan durumunda
in case of loss
(geminin) yabancı ülkelere doğru seyir durumunda olmak
to be in the us trade Verb
(motor) boşta çalışma durumunda olmak
to tick over Verb
aciz durumunda borcunu ödeyemez
insolvent
aciz durumunda olduğunu beyan etmek
to declare oneself insolvent Verb
aciz durumunda olduğunu beyan etmek
to declare oneself be insolvent Verb
aciz durumunda olma
inability to pay
aciz durumunda olmak
to be in a state of insolvency Verb
aciz durumunda şirket
insolvent company
alçalan konjonktür durumunda olmak
to be on the dark side of the boom Verb
bir akdin bozulması durumunda zarar ziyan davası
assumpsit Noun
bir firmada işletme gücü durumunda olmak
to be the live wire in a concern Verb
bir kambiyo senedinin ödenmemesi durumunda ilk iki aşama
notion and protest
bir kriz durumunda başvurulan bankalar grubu
money pool
birinden özür dileme durumunda olmak
to owe someone an apology Verb
birinden özür zrü dileme durumunda olma
to owe someone an apology
birine karşı zorunlu talep durumunda bulunmak
to own a claim against sb Verb
biriyle çatışma durumunda olmak
to be in conflict with sb Verb
biriyle iş ilişkisi durumunda bulunmak
to be connected in business with sb Verb
biriyle müzakere durumunda olmak
to be negotiating with sb Verb
biriyle rekabet durumunda bulunmak
to be in competition with sb Verb
biriyle temas durumunda olmak
to be in communication with sb Verb
çok acele para kazanmak durumunda olmak
to be in too great a hurry to make money Verb
döküntü durumunda olmak
to fall apart Verb
evden dışarı çıkamama durumunda olmak
to have to stay indoors Verb
hem üretici hem de dağıtıcı şirket durumunda olma
vertical integration
hisse senetlerinin satılmaması durumunda yatırımın garantisi
(US) investment letter
ihtida (sadece Müslüman olma durumunda kullanılır
conversion
ihtilaf durumunda olmak
to disagree Verb
ilk durumunda olduğu gibi
pristine
karar verememe durumunda olmak
to lack decision Verb
kaza durumunda karşılıklı sigorta
benefit club
kişinin sosyal durumunda iyileşme
improvement in one's social conditions
kredi politikası durumunda kolaylık
ease in credit
meşru müdafaa durumunda bulunmak
to flee to the wall Verb
muhtaç durumunda olmak
to be in needy circumstances Verb
mutlak çoğunluğun olmaması durumunda yapılan son seçim turu
run-off election
ofsayt durumunda olan
offside
şartlı tahliye durumunda şartları ihlal etme
to break the terms of probation
şartlı tahliye durumunda şartları ihlal etmek
to break the terms of probation Verb
şikâyet durumunda uygulanan usul
complaint procedure
sıkışık durumunda olmak
to be hard pressed Verb
şirket tasfiyesi durumunda aktiflerin tercihli durumları
preference as to assets Noun
şirketin malik durumunda olduğu durum
corporate ownership
taksilerin ödenmemesi durumunda satılan malın geri alınması
repossession
tam sakatlık durumunda sosyal sigorta aylığı
industrial pension
tartışılması bitmiş konu durumunda olmak
to be off the map Verb
taşıtanın yolculuktan vazgeçmesi durumunda ödeyeceği navlun
dead freight
tazminat ödeme durumunda bulunmak
to be answerable for damages Verb
tehlike durumunda çıkış
escape slide
tehlike durumunda kullanılacak olanaklar
emergency facilities Noun
teklifsiz telefon edebilme durumunda olmak
to be on a first name phone-calling basis Verb
telsizde alış durumunda beklemek
to stay on the beam Verb
temerrüt durumunda bulunmak
to be in default Verb
tercihli alacaklı durumunda bulunmak
to rank as a preferential creditor Verb
vatandaşlığa kabul edilebilme durumunda olmak
to be eligible for naturalization Verb
vb saflaştırmada kullanılan gaz durumunda bir element
chlorine
yangın durumunda kaçış olanağı bulunmayan yapı
firetrap
yolculuğun ya da gezinin iptal edilmesi durumunda bile
protected commissions
zarar ziyan ödeme durumunda bulunmak
to be answerable for damages Verb
zina durumunda birlikte yaşama
cohabitation in state of adultery
Turkish-English phrases from Zargan's own database