elevation

  1. Noun, Geography rakım
  2. Noun yükseklik, irtifa, rakım, deniz düzeyinden yükseklik.
    His house is at an elevation of 1500 meters.
  3. Noun yüksek yer, tepe, bayır, bir şeyin yükseltildiği/kaldırıldığı irtifa.
    We climbed to the top af a small
    elevation from which we could look at the town.
  4. Noun büyüklük, yücelik, asalet.
    elevation of mind. The elevation of his style in litterature.
  5. Noun yüksel(t)me, terfi, kaldırma, kalkma, dikleşme.
    His elevation to the rank of a lord has made him very proud.
  6. Noun (teknik resim) cephe resmi, elevasyon: bir binanın/cismin düşey düzlem üzerindeki izdüşümü.
    the elevation
    of the new school building.
  7. Noun (haritacılıkta) (a) rakım, kot, (b) yükseliş açısı, açısal yükseklik, gözlemci ile cisim arasına çekilen
    doğrunun yatay düzlemle yaptığı açı.
  8. Noun (top/tüfek vb.) nişangâh açısı.
    The gun was fired at an elevation of 45°.
yükseliş açısı
kot farkı Noun, Construction
uçuş yüksekliği
Aşai Rabbani âyininde kutsal şarap ve ekmeğin yüksek bir yere konulması.
yükselti farkı
kot farkı Noun, Construction
rütbece yüksek
Aşai Rabbani âyininde kutsal şarap ve ekmeğin yüksek bir yere konulması.
ruhun yücelmesi
tahta çıkma
asalet unvanı alma