elverişli

Turkish-English Translation

  1. Adjective suitable
  2. economic
  3. fit
  4. sufficient
  5. lucky
  6. efficient
  7. adequate
  8. strategic
  9. rational
  10. convenient
  11. decent
  12. favourable
  13. eligible
  14. fitting
  15. handy
  16. feasible
  17. prosperous
  18. apt
  19. practicable
  20. benign
  21. usable
  22. dexter
  23. workable
  24. expedient
  25. serviceable
  26. suited
  27. opportune
  28. Adjective propitious
  29. practical
  30. accommodating
  31. commodious
  32. congruous
  33. convenable
  34. made
  35. effective
  36. ready made
  37. towardly
  38. toward(s)
  39. favonian
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

askerliğe elverişli
fit for military service Adjective, Military
askerliğe elverişli değil
unfit for military service Adjective, Military
açık denize çıkmaya elverişli
seagoing
denize elverişli
seaworthy Adjective, Maritime Traffic
fırında kullanmaya elverişli
ovenproof
gelişmeye elverişli
susceptible of development
gemi seferlerine elverişli
navigable
hizmete elverişli
liable for service
ikamete elverişli
habitable
işe elverişli
fit for work
işe elverişli
hard- headed
iskâna elverişli
fit for habitation
kullanılmaya elverişli
fitness for use
maddi bakımdan yıpranmaya elverişli
to be of a wasting character
oturmaya elverişli
inhabitable
sefere elverişli
staunch
sevkıyata elverişli
shippable
tarıma elverişli
cultivable Adjective
ticarete elverişli
good for trade
yenilmeye elverişli
eatable
yola elverişli
roadworthy
yola elverişli
sailworthy Adjective, Maritime Traffic
elverişli biçimde
conveniently Adverb
elverişli bir şekilde
aptly Adverb
elverişli bir şekilde
conveniently Adverb
elverişli bir şekilde
favorably Adverb
elverişli durum
opportunity Noun
elverişli konusu
inside track
elverişli koşullar
good grace
elverişli olma
eligibility Noun
elverişli olmayan
unfavo u rable
elverişli olmayan
incommodious
elverişli oluş
convenience
elverişli pazar
promising market
elverişli şartlar
satisfactory terms Noun
elverişli şartlar
fair terms Noun
(buzsuz) gemi trafiğine elverişli su
open water
(fotoğrafçılık) iyi büyütülmeye elverişli olmak
to enlarge well Verb
(gemi) sefere çıkmaya elverişli değil
innavigable
360 dereceli açıdan gelen sesleri almaya elverişli mikrofon
omnidirectional microphone
açık denize çıkmaya elverişli tekne
seagoing vessel
aldatılmaya elverişli olmak
to be liable to deceit Verb
arazinin tarıma elverişli duruma getirilmesi
land reclamation
arazinin tarıma elverişli duruma getirilmesi
reclamation of land Noun
araziyi inşaata elverişli duruma getirme
land development
banyo edilmek üzere film postalamaya elverişli ufak torba
mailer
bir geminin geçmesine elverişli denizle ilişkisi olan geçit
ship canal
çok elverişli şartlarla
on most moderate terms
deniz yolculuğuna elverişli olmayan
unseaworthy Adjective
denizde yük veya yolcu taşımak için elverişli olan gemi
seaworthy vessel
denizde yük ya da yolcu taşımak için elverişli olan gemi
seaworthy vessel
düşük faizli ve geri ödeme şartları elverişli kredi
soft loan
filme elverişli olmak
to screen well Verb
gemi seferine elverişli ırmak
navigable river
gemi seferlerine elverişli sular
navigable waters Noun
gemi trafiğine elverişli değil
unnavigable
geminin geçmesine elverişli denizle ilişkisi olan geçit
ship canal
güneş banyosu yapmaya elverişli dam
sun roof
güneş banyosu yapmaya elverişli güverte
sun deck
havanın elverişli olmaması
stress of weather
hazır koşullar elverişli iken
while the going is good
insanların oturmasına elverişli olmamak
to be unfit for human habitation Verb
kısa mesafeli araba yarışlarına elverişli yer
drag strip
kolay ve elverişli duruma getirmek
to streamline Verb
kullanılmaya elverişli değil
unserviceable
kutu yapımına elverişli karton
boxboard
liman ya da ırmakta seyire elverişli su
fairway
malın elverişli olmadığından teslim edilemeyen kısmı
back order
manevra yapmaya elverişli yükseklik
flying height
müzakere edilmeye elverişli değil
unnegotiable
okul için elverişli giysiler
serviceable clothes for school Noun
oturulmaya elverişli olma
fitness for habitation
sağlık durumu çalışmaya elverişli yoksul
able-bodied poor
sefere elverişli su yolu
navigable road
seyrüsefere elverişli değil
innavigable
tarıma elverişli duruma getirmek
to reclaim Verb
tarıma elverişli hale getirilmemiş
unreclaimed
tarıma elverişli hale getirme
reclamation Noun
tarıma elverişli kılınabilir
reclaimable
tarıma elverişli toprak
cultivable land Noun
ticarete elverişli ticaret endeksi
good for trade business index
toprağı tarıma elverişli duruma getirme
land reclamation
toprağı tarıma elverişli kılmak
to subdue Verb
trafiğe elverişli ırmak
open river
trafiğe elverişli yol
road fit for traffic
uçuşa elverişli hava
flyable weather
yemek sırasında içmeye elverişli düşük kalitede şarap
vin de table
yemeye elverişli değil
inedible
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Uygun, müsâit, münâsip, muvâfık
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.