essence

  1. Noun öz, cevher, asıl, esas, künh, içyüz, hakikat, hulâsa.
    the essence of the matter: işin esası.
    the
    essence of what was said: söylenenlerin özü/hulâsası.
  2. Noun (a) nitelik, mahiyet, (b) temel, ruh.
    Kindness is the essence of politeness: Nezaketin temeli iyiliktir.
  3. Noun esans, ıtır, ruh.
    essence of roses.
  4. Noun alkol, ispirto.
  5. Noun (öz) varlık, tabiat, ruh, nefis.
    The divine essence: İlâhî varlık.
özsel Adjective, Philosophy
rükün (outdated) Noun
özcülük Noun, Philosophy
esasçılık Noun, Philosophy
esasçı Adjective, Philosophy
özcü Adjective, Philosophy
aslında, esas itibarıyla.
çok önemli, hayatî önemi haiz.
We must hurry, time is of the essence.
inci özü: bazı balıkların pullarında bulunan ve yapay inci yapmakta kullanılan madde.
öz ve esas Noun
kaymak
bir kitabın özü
vasiyetnamenin özü
bergamot ile ayni anlama gelir. bergamot (esansı).
işin aslı
sözleşmenin özü
hilekârlığın özü
nitrobenzen.
nitrobenzen.
sözleşme için önemli olmak Verb
…in özünü anlamak Verb
…in aslını anlamak Verb
…'in püf noktası Noun