fossil

  1. Noun, Geology fosil
  2. taşıl, fosil, müstehase.
  3. taşlaşmış, fosilleşmiş, taşıl/fosil halinde.
    fossil insects. amber is a fossil resin.
  4. eski (kafalı), modası geçmiş, antika (kimse/şey).
    an old fossil: eski kafalı ihtiyar, moruk.
    a
    fossil approach to teaching: modası geçmiş yöntemlerle öğretim.
  5. yeraltı(nda bulunan), kazılarak çıkarılmış.
    fossil fuel: taşıl yakıt, yeraltından çıkarılan yakıt.

    Coal, oil and natural gas are fossil fuels.
  6. (yalnız bazı deyimlerde geçen) eski sözcük:
    to and fro deyimindeki
    fro gibi.
taşıllaşmak Verb
kılavuz taşıl.
eski kafalı kişi
taşıl
maden kömürü
fosil yakıt Noun, Environment-Ecology
termik santral Noun, Environment-Ecology
fosil yakıtlar Noun, Environment-Ecology