frontier

  1. Noun, Law sınır
  2. boundary ile ayni anlama gelir. sınır: bir sayı kümesindeki her x ögesi için x
    M koşulunu sağlayan M sayısı. boundary condition: sınır koşulu. boundary point: sınır noktası. boundary value problem: sınır değer sorunu.
  3. hudut, sınır.
    a frontier town: hudut kasabası.
    Turkey has frontiers with Russia and Iran.
  4. en uzak meskûn bölge.

  5. frontiers: (bilgi vb.) sınır, limit, hudut.
    The frontiers of medical knowledge.
sınırı düzeltmek Verb
yapay sınır
kapalı sınır
sınırın kapanması
sınırları kapamak Verb
sınırın kapanması
sınır aşmak Verb
sınır geçmek Verb
sınırı geçme
sınır gümrüğü
tespit edilmiş sınır
sınır da teslim
sınırda teslim
bir sınır çizmek Verb
sınırın belirlenmesi
sınır formaliteleri Noun
ülke sınırında bedelsiz teslim
(AT) iç sınırlar
kara sınırı
sınıra yakın yerde yaşamak Verb
sınırı belirsiz
deniz sınırı
sınır şehir hrii
sınır şehri
yapay sınır
bir sınıra tecavüz etmek Verb
bir sınır tecavüzü
bölge sınırı
bölgesınırı
sınır bölgesi
sınır çatışması
sınır kontrolü
sahil koruma botu
sınır kontrol noktası Noun
(AT) sınır geçme
(AT) sınır geçme masrafları Noun
sınır gümrüğü
sınır davası Noun
sınır kavgası Noun
sınır çatışması
sınır bölgesi
sınır formaliteleri Noun
sınır müstahkem mevkii
sınır müstahkem mevkii
sınır olayı
sınır bölgesi
sınır geçme izni
lese pase
sınır noktası Noun
sınır da yaşayan halk
sınırda yaşayan halk
sınır halkı
sınır karakolu
sınır sorunu
sınır ili
sınır sorunu
sınırların düzeltilmesi
sınır bölgesi
sınırın yeniden gözden geçirilmesi
sınır çizen ırmak
(Br) sınır savunma hizmeti
sınır savunma hizmeti
sınır damgası Noun
sınır istasyonu
sınır tvu
sınır şehri
sınır trafiği
sınır işçisi
yerel sınır trafiği
sınır çizgisinde değişiklik
sınır ticaret ambargosu Noun
(AT) sınırda teslim fiyatı
sınırda teslim fiyatı