go on

  1. (a) davranmak, … olmak, (söylenen şekilde) hareket etmek.
    If you go on that way, you'll get into trouble:
    Böyle hareket edersen başın derde girer. (b) devam etmek, ileri gitmek.
    Go on, I'm listening.
    Go on working = Go on with your work: İşine devam et. (c) gevezelik etmek, çene çalmak, (d) (vaki) olmak, cereyan etmek.
    What's going on here? Burada ne oluyor? (e) (şüphe ifade eder) inanmam! haydi oradan! yapma be!
    Go on with you! Haydi oradan!
    Go on, you're kidding me: Haydi oradan, benimle dalga geçiyorsun! (f) (sahneye) çıkmak.
    go on the stage: tiyatro/sahne hayatına atılmak.
    go on the road: turneye çıkmak. (g) (delili olarak) kullanmak, dayanmak, istinat etmek.
    A bloody knife was all the police had to go on to catch the killer. (h)
    go on strike: grev yapmak. (i) işlemek, işlemeye başlamak.
    The lights went on: Işıklar yandı.
    The radio goes on when you turn this switch: Bu düğmeyi çevirince radyo çalışır. (j) (zaman) geçmek, ilerlemek.
    As time went on, things began to change: Zaman ilerledikçe işler değişmeye başladı.
    As the day went on, it became hotter. (k) yönetmek, idare etmek.
    How did you go on for money while you were out of work: İşsiz kalınca para işini nasıl idare ettin? (l) dırdır etmek, şikâyette bulunmak.
    She's always going on at her husband. (m)
    to go on with = to be going on with
    Brit. şimdilik.
    Here's $10 to be going on with. I'll give you some more tomorrow.
yola düşmek Verb
kendi yolunda gitmek Verb
bir kimsenin burnu dibinde yer almak Verb
gözünün önünde olup bitmek Verb
zorba, ücretli katil, kundakçı, şantajcının adamı olan katil, şiddet kullanarak grevcileri yıldırmak için kiralanmış adam. Noun
çirkin/sevilmeyen genç adam. Noun
sefere çıkmak Verb
turistik geziye çıkmak Verb
rejime girmek Verb
bir yere boşuna gitmek Verb
açlık grevi yapmak Verb
seyahate çıkmak Verb
yolculuğa çıkmak Verb
bir konferans turnesine çıkmak Verb
konferans turnesine çıkmak Verb
haber götürmek Verb
emekliye ayrılmak Verb
gezmek Verb
gezintiye çıkmak Verb
âlem yapmak Verb
seyahate çıkmak Verb
deniz kenarına bir gezintiye gitmek Verb
yayına başlamak Verb, Media-Publishing
yayına girmek Verb, Media-Publishing
bir iş için gitmek Verb
dağlara gezmeye gitmek Verb
görevi üstlenmek Verb
çarter uçağıyla yolculuk etmek Verb
çartır uçağıyla yolculuk etmek Verb
daireler çizmek Verb
görevli gitmek Verb
harcamalarını gider hesabına yazmak Verb
yaya gitmek Verb
bir seyahat acentesinin düzenlediği geziye çıkmak Verb
izne çıkmak Verb
fikrini/durumunu resmen açıklamak, beyanname/bildiri yayınlamak.
satışa çıkmak Verb
karaya çıkmak Verb
greve gitmek Verb
televizyona çıkmak Verb
yayına girmek Verb, Media-Publishing
yayına başlamak Verb, Media-Publishing
(işsiz) hükümetten haftalık yardımı almak Verb
(US) söz almak Verb
belediye yardımıyla geçinmek Verb
hacca gitmek Verb
yağmaya gitmek Verb
cinleri tutmak, oraya buraya koşarak çılgınca gürültü yapmak, ortalığı altüst etmek.
sahne oyuncusu olmak Verb
sahneye çıkmak Verb
sahne yaşamına atılmak Verb
siyasi propoganda konuşmaları yapmak Verb
yüksek eğitime devam etmek Verb
eğlendirmek ya da iş yapmak için bir yerden öbürüne gitmek Verb
turneye çıkmak Verb
duruşmaya çıkmak Verb
Hele bir yap! (Görürsün gününü); Hele bir teşebbüs et (o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu anlarsın)!
karaborsaya düşmek Verb
finale kalmak Verb
bir konuyu geniş olarak ele almak Verb
kendini emekliye ayırtmak Verb
emekleri boşa gitmek, beyhude uğraşmak.
akın/baskın yapmak.
The officer sent a few of his men on a foray, they brought back several prisoners for questioning.
karakol gezmek Verb
iş yolculuğuna çıkmak Verb
daima hareket halinde olmak Verb
sürekli yolda olmak Verb
bütün gün hareket halinde olmak Verb
diz çökmek (dua veya yalvarma için).
karaya oturmak Verb
iş için yolculuğa çıkmak Verb
(a) ihanet etmek.
go back on one's friends: arkadaşlarına ihanet etmek. (b) sözünü/vadini tutmamak,
döneklik yapmak.
go back on one's promises: vaadini tutmamak.
(a) caymak, (sözünden) dönmek, vazgeçmek.
to go back on a promise: vaadini tutmamak. (b) vefasızlık
göstermek, terketmek.
Never go back on your friends.
sözünü tutmamak Verb
sözünde durmamak Verb
imzasını tanımamak Verb
sözünü tutmamak Verb
sözünden dönmek Verb
döneklik etmek Verb
birini terk etmek Verb
Ingiltere'ye izinle dönmek Verb
(US) bir konuya üstünkörü dokunmak Verb
Pazar günü gezintiye çıkmak Verb
izinle memleketine gitmek Verb
izinle memleketine gitmek Verb
yolculuğa çıkmak Verb
izinli çıkmak Verb
eğlence için şehre gitmek Verb
eğlence için şehir hrie gitmek Verb
kendini tamamen bir şeye hasretmek Verb
bir şey üzerinde ayrıntılı haber vermek Verb
bir şeyi kayıtsız şartsız yapmak Verb
hükümetten yardım görmek/işsizlik parası almak.
birini hep hareket halinde tutmak Verb
çok meşgul/faal, durmadan çalışır, hareket halinde, koşuşup durur.
He is so busy that he's on the
go from morning till night: Çok meşguldür, sabahtan akşama kadar koşuşup durur.
bir proje için yeşil ışık yakılmak Verb
(satış temsilcisinin) iş yolculuğuna çıkması