go-around

  1. Noun sefer, sıra, dönem, oturum, deneme, girişim, teşebbüs.
    They reached an apparent agreement during the first go-around.
  2. Noun (öfkeli/kızgın) tartışma, münakaşa, mücadele.
    Had a real go-around with her about it.
  3. Noun oyalama, kaçamak, savsama, baştan savma.
    He's been giving me the go-around: Beni oyalıyor/baştan savuyor.
  4. Noun (etrafında) dönme, dolaşma (hava trafiğinde vb.).
(a) gezinmek, dolaşmak, arkadaşlarla düşüp kalkmak.
Why do you go around with such strange people?
(b)
go round ile ayni anlama gelir. herkese yetmek, kâfi gelmek.
If there is not enough chairs to go around, some people will have to stand. (c) sarmak, çevirmek, (d) yaygın olmak, yayılmak.
There are a lot of colds going around.