have been

bütün gün ayakta kalmış olmak Verb
artık kullanılamayacak olan geçmişte kalmış fırsat
kendini gerçekleştirememiş olan kişi
(a) bulunmak, gidip (bir süre kalarak) dönmek.
Have you ever been to Turkey? (b)
Brit.
uğramak, gelip/uğrayıp gitmek.
I see the postman hasn't been yet. (c)
Brit. (vaki) olmak, vukubulmak, yapılmak, meydana gelmek, olup /yapılıp bitmek.
I'm sorry, sir, the meeting's already been.
güngörmüş olmak, hayatta çok tecrübe sahibi olmak.
He had been around and become very bored with life:
Çok gün gördü ve artık hayattan bıktı.
kazık yemek Verb
ödevlendirilmek Verb
(pilot) uçuş yasağı olmak Verb
ihmalkârlıktan suçlu bulunmak Verb
kuşaklar boyunca babadan oğula geçmiş olmak Verb
(Br) hırpalanmış olmak Verb
sözü kesilmiş olmak Verb
bir konuşma yapmak zorunda kalmak Verb
işini ekonomik nedenlerden kaybetmiş olmak Verb
gözünden kaçmamak Verb
birine önemli bir yardımda bulunmuş olmak Verb
bir yıldır işsiz oturmak Verb
verilmiş bir önceki bir söz yüzünden başkanlık yapmaktan engellenmek Verb
haberdar.
defalarca oraya gitmiş olmak Verb
çok sıkıntılı zamanlar geçirmiş olmak Verb
çok sıkıntı çekmiş olmak Verb
üniversite eğitimi görmüş olmak Verb
memleketçe hüsnükabul görmek Verb
bütün masraflar ödendikten sonra.
bütün dualarım kabul olundu
pek tabiî olarak, tahmin edilebileceği gibi.
I expect so: herhalde, (öyle) zannederim.
It is
expected that … : … olabilir/olması muhtemeldir.
It is hardly to be expected that … : … pek muhtemel değildir/ …'e pek ihtimal verilemez.
gözünden kaçmak Verb
evlenecekleri açıklandı
sınav sonuçları açıklandı
(talep) yerine getirilmiş
kulaklarınız çınlama mış olmalı