have on

  1. (a) giy(in)mek.
    She had on a new dress. (b) tertiplemek, düzenlemek, hazırlamak, plânlaştırmak,
    tasarlamak.
    What do you have on for your vacation?
emrine amade olmak Verb
dükkânda mevcudu bulunmak Verb
denemek amacıyla kullanmak Verb
gözü kalmak.
makul/aklı başında olmak, akıllıca iş yapmak, aklını başına toplamak.
aklı başı yerinde olmak Verb
güçlü muhakeme sahibi olmak Verb
can atmak, çok istemek, bütün kalbiyle arzu etmek, bütün ümidini …'e bağlamak, aklına koymak, kararlı
olmak.
She has set her heart on going to Europe after graduation.
(Br) yazılmak Verb
sinirli olmak Verb
ikinci katta oturmak Verb
parmağı tetikte olmak ; tetiği çekmek ; eli tetikte ; hazırcevap ; kafası çabuk işler .
, or
bat a sticky wicket
Brit.- argo zor durumda olmak, çıkmaza saplanmak.
(a) atik davranmak, atik davranarak birinden önce silah çekmek, (b) üstünlük kazanmak, daha uygun koşullar altında bulunmak.
tez/çabuk davranmak, (çabuk harekete geçerek) üstünlük sağlamak, ileri geçmek.
birisine bir hususta bilgi vermek.
ilgisi olmak Verb
üzerinde rehin hakkı olmak Verb
kavgaya hazır olmak Verb
öfkesi burnunun ucunda olmak Verb
saldırganlık göstermek Verb
birinden içki içmek Verb
müessese hesabına bir içki içmek Verb
birinin üzerinde büyük etkisi olmak Verb
ekonominin dizginlerini elinde bulundurmak Verb
ekonomiyi kontrol altına almak Verb
kafayı tütsülemek, zilzurna/fitil gibi sarhoş olmak, esrarın etkisinde olmak.
He had a good jag on
when he left the bar: Meyhaneden çıkarken zilzurna/fitil gibi sarhoştu.
bir yük üzerinde rehin hakkı olmak Verb
debtor borçlunun şahsi malları üzerinde rehin hakkı olmak Verb
borçlunun şahsi malları üzerinde rehin hakkı olmak Verb
işi başından aşmak, yapacak dünya kadar işi olmak.
yönetim kurulunda çoğunluğa sahip olmak Verb
çoğunluğa sahip olmak Verb
(a) mütemadiyen tehlikeli ilâçlar almak, (b) bir kimseden sürekli nefret etmek.
maaşının üçte ikisi oranında emekli aylığı almak Verb
maaşının üçte ikisi oranında emekli aylığı almak Verb
bir oyun yazmakta olmak Verb
gündeme bir konu koydurmak Verb
bir şeyden kâr elde etmek Verb
bir kurulda yeri olmak Verb
biriyle kuvvet denemesinde bulunmak Verb
figüranlık yapmak Verb
aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmıştır (uluslararası sözleşmelerde)
olumsuz etkilemek Verb
(US) sarhoş olmak Verb
tesir etmek Verb
piyasayı etkilemek Verb
el inde boş bir ev olmak Verb
elinde boş bir ev olmak Verb
peylemek Verb
kendi çıkarlarını gözetmek Verb
bir arsa üzerinde satın alma önceliği olmak Verb
bütün gün ayakta kalmış olmak Verb
üzerinde çalışılacak yeterli verileri olmak Verb
birinin parasında gözü olmak Verb
piyasayı etkilemek Verb
işi başından aşkın olmak Verb
geçinecek kadar imkânları olmak Verb
ek devriye arabası koymuş olmak Verb
talih kendinden yana olmak Verb
birinin üstüne çıkmak Verb
etkilemek Verb
öğle yemeğini tren de yemek Verb
öğle yemeğini trende yemek Verb
üstünde parası olmak Verb
yapacak daha önemli işleri olmak Verb
elinde çok işi olmak Verb
konuyla ilgisi olmamak Verb
hiçbir talepte bulunmamak Verb
birinden hiçbir talep bite bulunmamak Verb
üzerinde parası olmamak Verb
bilanço üzerinde etkisi olmamak Verb
bilanço üzerinde etkisi olmamak Verb
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
kabul ettireceği mazereti olmamak Verb
(a) üstünlüğü/avantajı olmamak, (c) çıplak olmak, azade olmak.
(a) (mizah) …'den daha iyi/üstün olmamak.
Now Henry Ford has nothing on me: I have my own car too:
Artık H. Ford'un benden üstün tarafı kalmadı, benim de arabam var. (b) (polis) hiçbir delil bulamamak.
The police have nothing on them: they hid the body very well.
birine oranla üstünlüğü olmamak Verb
yarın akşam yapacak bir şeyi olmamak Verb
kitaba başvurmak Verb
bir şeyi yapmayı kafasına koymak Verb
birini alaya almak, matrak geçmek, aldatmak.
He was having you on: Seninle matrak geçiyordu.
çırpınan birini yardımsız bırakmak Verb
birini çocuk gibi idare etmek Verb
telefonda biriyle görüşmekte olmak Verb
kolunda birisi olmak.
destekleyicisi bulunmak Verb
arkası olmak Verb
birini öldürmek Verb
biri hakkında bilgi sahibi olmak Verb
birisini avucunun içine almak, her istediğini yaptırmak, yakası elinde olmak.
gözetletmek Verb
cinayetle suçlandırılmak.
Though a criminal, he had no blood on his hand: Sabıkalıdır amma, bu
cinayetle ilgisi yok.
His blood will be on your head: Ölümünden sen sorumlu tutulursun/Vebali senin boynuna.
akıllı/becerikli/kabiliyetli/yetenekli olmak.
You can trust Jo, he's got a lot on the ball (= he's
got something on the ball.
ekletmek Verb
bir işi olmak Verb
bir şey giymek Verb
bir şeyi ödünç almış olmak Verb
vicdan azabı çekmek, vicdanen muazzep olmak.
It will be on my conscience: İçimi rahatsız edecek/vicdan azabı çekeceğim.
çok meşgul olmak Verb
aklını bir şey kurcalamak Verb
bir şey tedirgin etmek Verb
elinde birini suçlayıcı delil bulunmak.
aklı kıt olmak Verb
bir şey dilinin ucunda olmak Verb
kitaplara küçük bir servet harcamış olmak Verb
geri geri giden.
el de beş on kuruşu kalmak Verb
elde beş on kuruşu kalmak Verb
-den üstün/daha iyi olmak.
He has the edge on the other students.
bir şey için ilk hakka sahip olmak Verb
(US) malları birinin hesabına geçirmek Verb
birine karşı yasal işleme girişmek Verb
yasaya göre haklı olmak.
birine dava ikame etmek Verb
birisinden davacı olmak.
çoğunluğu kendi tarafına çekmek Verb
polis tarafından izlenmek Verb
peşinde polis olmak Verb
peşinde polis olmak Verb
bir konuda son sözü söylemek Verb
çok boş vakti olmak Verb
şehir suyu akar olmak Verb
şehir su yu akar olmak Verb
(gemi) seyirde olmak Verb
hep (bir şey) düşünmek, (bir şeyi) aklından çıkaramamak, aklı hep bir şeyde olmak, aklını (bir şeye)
takmak.
Lately I seem to have food on the brain: Son zamanlarda aklım hep yemekte.
He's got that on the brain: Onu aklından çıkaramıyor/aklı hep onda.
He's got politics on the brain: Aklı hep politikada.
gerçekçi düşünmek, düşüncelerinde makul/pratik olmak.
acımak, merhamet etmek, rahim/şefkat göstermek, insafa gelmek.
A man who spoke English took pity on
us and translated for us.
… hakkında bilgi/malûmat toplamak.
There's something in/on the file about him: dosyada onun hakkında bilgi vardır.
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
yanında metelik bile bulunmamak
üzerinde hiç parası olmamak Verb
(yarışta) … üzerine oynamak.
gülünç olmak, gülünç duruma düşmek.
aleyhinde delilleri/bildikleri olmak.
başkalarını küçük düşürmeye çalışanla alay etmek.
birisini bozmak, rezil etmek, elâleme kepaze etmek, gülünç düşürmek.