izleyen

Turkish-English Translation

  1. consequent
  2. succeeding
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

birbirini izleyen
successive
birbirini izleyen
sequent
birbirini izleyen
consecutively Adverb
birbirini izleyen
consecutive
bunu izleyen
subsequent Adjective
görgü kurallarını yakından izleyen
strict observer of etiquette
modayı yakından izleyen
fashion-conscious
sonuç olarak izleyen
subsequent
yakından izleyen
in the wake of
izleyen kimse
tracker
izleyen olaylar
ensuing events Noun
izleyen şey veya kimse
tracer
izleyen sonuçlar
ensuing consequences Noun
...'i izleyen dönem
the aftermath of ... Noun
altın miyar rejimini izleyen ülkeler
gold-bloc countries Noun
altın miyar rejimini izleyen ülkeler
gold- bloc countries Noun
bir fiili izleyen başka bir fiil
post act
birbirini izleyen (seri harfler ve numaralar
serial letters and numbers Noun
birbirini izleyen ara seçim başarısızlıkları
string of by-election failures Noun
birbirini izleyen felaketler
sequence of calamities Noun
birbirini izleyen günler
consecutive days Noun
birbirini izleyen günler
running days Noun
birbirini izleyen programların listesi
schedule
birbirini izleyen sayı ile numaralamak
to number consecutively Verb
birbirini izleyen sayılarla numaralanmış
consecutively numbered
birbirini izleyen şeyler
succession
birbirini izleyen teslimat
successive delivery
birbirini izleyen yenilgiler
succession of defeats Noun
birbirini izleyen yıllar
vista of years Noun
birbirlerini izleyen sayılar
consecutive numbers Noun
dava hakkı davalıyı gittiği yerde izleyen dava
transitory action
en son modayı izleyen kimse
fashion plate
hep aynı rotayı izleyen ticaret gemisi
constant trader
her izleyen yıl
each succeeding year
Hıristiyanlık yolunu izleyen kimse
christian
konjontürü izleyen girişimci
trendy entrepreneur
mal teslimini izleyen birkaç gün içinde yapılan nakdi ödeme
prompt cash
modayı izleyen işadamı
trendy entrepreneur
modayı izleyen zengin gençler
(Fr.) jeunesse dorée
Noel'i izleyen gün
boxing day
özel bir program izleyen öğrenci
special student
şahsı izleyen borçlarla ilgili karar
judgment in personam Noun, Law
şahsı izleyen dava
transitory action
sinema filmlerini muntazam izleyen kişi
habitual cinema-goer
son modayı izleyen 9 ile 14 yaşları arasındaki genç kız
teeny bopper
televizyonu sürekli izleyen kişi
heavy viewer
ya da birbirini izleyen bir birim artış
incremental increase
Turkish-English phrases from Zargan's own database