look out

  1. (a)
    look out on/over: -e nazır olmak/bakmak.
    Our house looks out on the park. (b) sakınmak,
    dikkatli olmak, sağına soluna bakınmak.
    look out for cars as you cross the street.
    Everyone must look out for themselves: Herkes başının çaresine bakmalıdır. (c) dikkat/ihtimam göstermek, (d) bakmak, gözetmek, (gözleriyle) araştırmak.
    look out for your aunt at the station. (e) (kendi malları içinden) seçmek, ayırmak.
    to look out a dress for a party.
gözetleme, gözleme.
to be on the lookout for: kollamak, tetik bulunmak.
Be on the lookout for
trouble: Başını belaya sokma, tehlikeden sakın.
Noun
nöbet (tutma). Noun
nöbetçi, gözcü. Noun
gözetleme yeri/mevkii, nöbet yeri. Noun
görünüş. Noun
kaygı, tasa, endişe/üzüntü kaynağı.
That's not my lookout: Bana ne! O beni ilgilendirmez/umurumda
değil.
That is his lookout: Bu onu ilgilendirir/bunu o düşünsün!
Noun
istikbal, gelecekteki imkân.
It's not a good lookout for his family if he's going to work abroad:
Onun yurt dışında çalışması ailesinin istikbali için iyi değildir.
Noun
varda Maritime Traffic
kollamak Verb
birini aramak Verb
birine göz kulak olmak Verb
birine bakarak olmak Verb
birini bulmaya çalışmak Verb
birşey aramak Verb
birşey bulmaya çalışmak Verb
dikkat etmek Verb
gözleriyle birini aramak Verb
(oda) deniz görmek Verb
arayıp bulmak Verb
Dikkat et!
Dikkat!
heyeti umumiye
bulunduğu ortamda aykırı kaçmak Verb
ayak sürümek Verb
iki dirhem bir çekirdek olmak.