lucky

  1. Adjective uğurlu, uğur getiren.
    a lucky day: uğurlu/mutlu gün.
    a lucky penny: uğurlu para.
  2. Adjective talihli, kısmetli, şanslı, talihi/şansı/bahtı açık/yaver.
    a lucky man.
    You're lucky to be alive
    after being in that accident: Talihin varmış ki öyle bir kazadan sağ kurtuldun.
  3. Adjective tesadüfî, kazara vukubulan.
    a lucky accident.
  4. Adjective uygun, elverişli, müsait.
  5. Noun nine, yaşlı kadın.
Allah'ına şükretmek Verb
talihine şükretmek Verb
kendini şanslı saymak Verb
talihli olmak Verb
şanslı olmak Verb
şansı yaver gitmek Verb
şanslı olmak Verb
daldır-al: panayırlarda belirli bir ücret karşılığında torbaya el sokularak çekilen eşya piyangosu. Noun
şans/baht/tesadüf işi, piyango. Noun
sonu talihe kalmış bir şey
(Br) belli bir ücret karşılığı bir kimsenin elini içinde türlü sarılı şeyler bulunan bir torbaya sokup talihine ne çıkarsa alması
talihli adam
iyi şans
talih
mutlu gün
daldır-al: panayırlarda belirli bir ücret karşılığında torbaya el sokularak çekilen eşya piyangosu. Noun
şans/baht/tesadüf işi, piyango. Noun
talihli/şanslı kimse.
lucky dog! şanslı kerata! herifin şansı var!
He's a lucky dog: Çok şanslıdır kerata!
şans
isabet
tesadüf eseri
baht işi
talih yıldızı
başarılı spekülasyon
İşin iş! İşlerin tıkırında! Ne talihli adamsın!
It was lucky you got here in time: İyi ki (talihin
varmış ki) tam vaktinde geldin.
anası Kadir gecesi doğurmuş olmak Verb
Kadir gecesi doğmuş olmak Verb
çok şanslı olmak Verb
kâğıt oyununda şansı olmak Verb
talihi yüzüne gülmek, şansı/talihi açılmak,
k.d. şeytanın bacağını kırmak.
We had a lucky escape:
İyi kurtulduk/şansımız varmış ki kurtulduk.
Ne âlâ!
bu bir talih/şans işi.
yüzde yüz çıkacak bir tahminde bulunmak Verb
Allahın hakkı üçtür !
arka arkaya talihin gülmesi