lump

  1. topak, yumak, külçe, iri parça.
    a lump of dough. a lump of lead. After the explosion there were large
    lumps of rock everywhere.
  2. yumru, çıkıntı, şiş(kinlik).
    He has a bad lump on the forehead. She was afraid when she felt a lump in her left breast.
  3. yığın, öbek.
  4. (kesme) şeker topağı.
    a lump of sugar: bir topak şeker.
    Do you take one lump or two? Bir
    mi yoksa iki topak (şeker) mi istersiniz?
  5. çoğunluk, kütle.
    the great lump of voters: seçmenlerin çoğunluğu.
  6. ahmak, sersem, hantal/iriyarı/kabasaba kimse.
  7. ırgat, amele, iş olunca çalışan, olmayınca boşta kalan sözleşmesiz inşaat işçisi.
  8. topak+, topak halinde.
    lump sugar: topak şeker.
  9. toptan.
    a lump payment: toptan ödeme.
    lump sum: götürü.
    He was working for a lump sum: Götürü çalışıyordu.
  10. Verb yığ(ıl)mak.
  11. Verb topaklaşmak, topak topak olmak/yapmak.
    If you don't stir the pudding it will lump.
  12. Verb toptan almak/satmak.
  13. Verb
    lump along: hantal hantal dolaşmak, gürültü ile öteye beriye gitmek.
  14. Verb toptan hesaplamak, birleştirmek, toptan gözönüne almak.
    to lump all the facts together: Olayları
    toptan gözönüne almak.
    We lump all our expenses together.
  15. Verb (ister istemez) katlanmak, tahammül etmek, dayanmak, nazını/kahrını çekmek.
    Like it or lump it = If
    you don't like it, you can lump it: İster istemez/Beğensen de beğenmesen de/İster beğen ister beğenme/Canın isterse/Beğenmezsen beğenme!
üzülmek, vicdan azabı çekmek, yüreğinin yağı erimek, boğazı tıkanmak/düğümlenmek.
üzüntü, huzursuzluk, vicdan azabı.
her şeyini bir ata yatırmak Verb
götürü Adjective, Law
hepsi birden
toptan satın almak Verb
götürü ücret üzerinden kiralama
toptan, götürü, topyekûn, hep birden yekten, ayrıcasız, istisnasız.
toptan, götürü, topyekûn, hep birden yekten, ayrıcasız, istisnasız.
götürü ödenek
götürü ödemek Verb
defaten ödemek Verb
götürü satın alma
kaballamak Verb
toptan satmak Verb
bir şeyi toptan satmak Verb
işçilerin günlük ya da geçici olarak işe alınması sistemi
toptan amortisman indirimi
götürü pazarlık
götürü ücret
götürü navlun
götürü yük
götürü hasar
hepsini bir kategoriye sokmak Verb
birine durup dururken bir soru sormak Verb
yekten yatırım
çaresiz kabul etmek Verb
kalemleri biraraya toplamak Verb
kalemleri bir araya toplamak Verb
külçe kurşun
para yığını
düpedüz bencillik
defaten ödeme
tazminat akçesi ödemesi
defaten ödenen emeklilik tazminatı
götürü ücret
götürü fiyat
götürü satın alma
götürü kur
defaten ödeme
aynı kefeye koymak Verb
aynı saymak Verb
aynı kefeye koymak Verb
götürü ödenen sübvansiyon
küp şeker
kesmeşeker
kesme şeker
götürü ücret
toptan verilen para
götürü, toptan
sigortalı bir kimseye normal ödemeler dışında emekliliğinde yapılan defaten ödeme
götürü sözleşme
toptan ödenen taksitler
yekten ödenen tahsisat
yekten ödenen tahsisat
götürü vergi
götürü vergi
götürü anlaşma
götürü kiralama
götürü sözleşme
götürü indirim
toptan götürü indirim
götürü masraf
götürü ücret
götürü iş
götürü bedel
götürü vergi
götürü vergi
masrafları bölmek Verb
masrafları paylaştırmak Verb
birleş(tir)mek, bir araya getirmek/gelmek.
If we lumped together we could buy a car: Paramızı
birleştirirsek bir araba alabiliriz.
hepsini bir araya getirmek Verb
götürü iş
bencilliğin kendi olmak Verb
taksitle ödenen bir meblağı toptan ödeme koşuluna çevirmek Verb
götürü almak Verb
götürü navlun
üzüntüden boğazı tıkanmak/düğümlenmek, tıkanır gibi olmak.
ister beğen ister beğenme
ister istemez katlanacaksın
götürü olarak
anahtar teslimi götürü bedel