nucleus

  1. Noun, Chemistry çekirdek
  2. Noun çekirdek, nüve.
  3. Noun öz, iç, cevher, esas, temel.
    The nucleus of the affair: İşin esası.
    The nucleus of a library/university/crew.
  4. Noun, Biology göze çekirdeği, hücre nüvesi, bitki ve hayvan gözelerinde protoplazmaya gömülü etrafı ince bir zarla
    kaplı küçük yuvarlacık madde ki metabolizma, üreme, çoğalma, özümseme, kalıtım gibi bütün hayatî işlevlerin merkezidir.
  5. Noun, Anatomy beyin ve omurilikte uyarı ve emir sinirleri liflerinin birleştiği noktada sinir gözelerinden oluşan gri kütle.
  6. Noun, Astronomy kuyruklu yıldızın parlak başı, nebulanın çekirdeği.
  7. Noun, Physics (atom) çekirdek, nüve: atomun merkezinde pozitif yüklü proton ve nötronlardan oluşan ve atomun ağırlığını oluşturan madde.
  8. Noun, Chemistry (a) çekirdek, (b) aşı çekirdeği, (b) halka: kimyasal değişmeler esnasında temel yapıları ve bağlantıları
    aynı kalan atomlar dizisi.
  9. Noun, Botany nişasta taneciğinin özü.
etkin çekirdekli galaksi Noun, Astronomy
atom çekirdeği Noun, Chemistry
hücre çekirdeği Noun, Biology
çekirdeğin parçalanması
bölünmeye yatkın çekirdek Noun, Chemistry
bir nüve çevresinde toplanmak Verb
bir nüve çevresinde toplanmak Verb
üretici çekirdek: çiçek tozunun (polenin) ilk bölünmesinden oluşan ve sperm çekirdekleri üreten iki çekirdekten herbiri.
geminin daimi personeli
bir partinin nüvesi Noun
bir sorunun esası
çekirdek bölünmesi Noun, Chemistry