political

English-Turkish Translation

  1. Adjective siyasal, siyasî, politik.
    political freedom: siyasî hürriyet.
    political offence: siyasî
    suç.
    political pressure: siyasî baskı.
    political prisoner: siyasî mahkûm.
  2. Adjective siyasî bir partiye ait.
  3. Adjective devlete/hükümete ait.
  4. Adjective belirli bir politikası ve hükümet sistemi olan.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

Activities of political organisations (NACE code: S94.9.2)
Siyasi kuruluşların faaliyetleri (NACE kodu: 94.92) Noun, Trades-Professions
apolitical
apolitik Adjective, Politics-Intl. Relations
civil and political rights
medeni ve siyasi haklar Noun, Rights-Freedoms
display deploy one's best political skills
politik becerilerini göstermek Verb
International Covenant on Civil and Political Rights
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Proper Name, Law
political offense
siyasi suç Noun, Law
politically
siyasi olarak Adverb, Politics-Intl. Relations
politically
siyasi açıdan Adverb, Politics-Intl. Relations
politically
politik olarak Adverb, Politics-Intl. Relations
politically
politik açıdan Adverb, Politics-Intl. Relations
politically
siyaseten Adverb, Politics-Intl. Relations
set forth one's political views
siyasal görüşlerini meydana koymak Verb
trade on one's political influence
siyasi nüfuzunu kullanmak Verb
use the press as a vehicle for one's political opinions
basını kendi siyasal fikirlerinin aracı olarak kullanmak Verb
euphemism political
Politika'da ağır sözlerden kaçınma
things political
politik sorunlar Noun
political action
politik tedbir
political activity
politik faaliyet
political advertising
politik reklamcılık (genel seçimlerde seçmenleri etkilemek amacıyla yapılan reklamcılık çalışmaları Noun
political affiliation
siyasi mensubiyet Noun, Politics-Intl. Relations
political affiliations
siyasal bağlar Noun
political agent
siyasî delege.
political agitation
politik tahrikçi
political animal
politik hayvan (insanda olması gereken nitelik) Noun
political antenna
siyasi sezgi Noun, Politics-Intl. Relations
political approval
siyasal onay Noun, Politics-Intl. Relations
political ascendancy
politik nüfuz
political ascendancy
politik üstünlük
political aspect
politik veche Noun, Politics-Intl. Relations
political aspects
politik yönler Noun
political aspects
politik yönleri Noun
political assemblage
siyasal anlaşma
political assembly
siyasal konuşma dinleyicileri Noun
political asylum
politik sığınma
political asylum
politik iltica
political asylum
siyasi iltica
political asylum
siyasi sığınma Noun, Politics-Intl. Relations
political atmosphere
siyasi ortam Noun, Politics-Intl. Relations
political attitude
politik davranış
political attitude
politik tutum
political background
siyasi geçmişi
political belief
politik inanç
political bickering
siyasi çekişme Noun, Politics-Intl. Relations
political campaign
seçim kampanyası Noun
political change
politik değişiklik
political circle
klik
political circles
siyasal çevreler Noun
political circles
siyasi çevreler Noun
political clout
siyasi etki gücü
political clout
politik etki gücü
political colour
siyasal eğilim
political committee
seçim kurulu
political conjuncture
siyasi konjunktür Noun, Politics-Intl. Relations
political connections
siyasal tanıdıklar Noun
political consensus
siyasi mutabakat Noun, Politics-Intl. Relations
political consolidation
siyasi birleşme
political consultant
siyasi danışman
political consultant
politik danışman
political contribution
siyasal iştirak
political conviction
siyasi kanaat
political correctness
politik doğruculuk Noun
political crime
devlet karşı işlenen suç
political crime
siyasi suç Noun, Law
political crisis
siyasi kriz Noun, Politics-Intl. Relations
political crisis
politik kriz Noun, Politics-Intl. Relations
political currents
siyasi akımlar Noun
political currents
politik akımlar Noun
political decision-maker
siyasi karar alıcı Noun, Politics-Intl. Relations
political detainee
politik tutuklu
political detainee
siyasi tutuklu
political dispute
siyasi kavga
political dispute
politik kavga
political disturbance
siyasi huzursuzluk
political disturbance
politik huzursuzluk
political disturbances
politik kargaşa
political donation
politik amaçlı bağış
political ecology
siyasal ekoloji Noun, Anthropology
political economy
siyasal ekonomi: millî refah ve ekonominin örgütlenmesine ve gelişmesine hükümetin etkisini inceleyen bilim. Noun
political economy
(17-18'inci yüzyıllarda) devletin refahını artırıcı yönde toplum yönetimi sanatı. Noun
political economy
ekonomi/iktisat ilmi. Noun
political education
siyasal bilimler eğitimi
political endorsement
siyasi destekleme
political endorsement
politik destekleme
political experiency
politik çevre
political faith
siyasi inanç
political figures
siyasi şahsiyetler Noun
political figures
politik şahsiyetler Noun
political freedom
politik özgürlük
political freedom
siyasi özgürlük
political free-for-all
herkesin serbestce katılabileceği politik rekabet
political fund
(sendika) politik fon
political fund
özel fon
political fund
politika fonu
political gathering
siyasi toplantı
political gathering
politik toplantı
political geography
siyasî coğrafya.
political goal
politik amaç
political group
siyasi grup
political hack
fırsatçı politikacı
political horizon
politik ufuk
political ideology
siyasi ideoloji Noun, Politics-Intl. Relations
political impact
politik etki
political impact
kamuoyu üzerindeki etki
political incrimination
politik suçlama
political independence
siyasal bağımsızlık
political instability
siyasi istikrarsızlık Noun
political instruments
politika araçları Noun
political integration
siyasal bütünleşme
political integration
politik entegrasyon
political invective
politikada karşısındakine hakaret etme
political invective
aşağılama
political law
siyaset hukuku
political leader
siyasi lider Noun, Politics-Intl. Relations
political levy
parti vergisi
political liberties
politik özgürlükler Noun
political liberty
siyasi özgürlük
political lobby
lobi
political machinations
siyasi dolaplar Noun
political machine
siyasal mekanizma
political maxim
politik özdeyiş
political maxim
siyasi özdeyiş
political meeting
siyasi toplantı
political meeting
politik toplantı
political miracle
beklenilmeyen bir gelişme
political miracle
politikada mucize
political mistake
politik hata
political motivation
siyasi emel Noun, Politics-Intl. Relations
political motive
politik saik
political motive
siyasi saik Noun, Politics-Intl. Relations
political murder
siyasi cinayet
political observer
politik gözlemci
political offence
politik suç
political offence
siyasi suç
political offender
politik suçlu
political office
siyasi mevki
political office
siyasi mevki I
political opinion
politik kanı
political opinion
siyasi görüş
political opponent
politik muhalif
political organization
politik örgüt
political outlook
siyasi görünüm
political panel
politik kurul
political parade
seçim propagandası konvoyu
political partisanship
particilik
political party
siyasî parti
political plane
politik düzeyde
political plum
yüksek ücretli
political plum
az çalışma gerektiren atamalı görev
political police
siyasi polis
political police
(US) siyasi polis
political policy
politika
political prisoner
siyasî tutuklu.
political purge
politik tasfiye (bir parti içindeki muhalefetin yok edilmesi) Noun
political question
politik mesele
political questions
politik sorunlar Noun
political reforms
politik reformlar Noun
political refugee
siyasi mülteci Noun, International Law
political responsibility
siyasi sorumluluk
political rights
siyasi haklar Noun
political rights
politik haklar Noun
political row
siyasi çekişme
political science
siyasal bilgiler, idarî ilimler.
political scientist: siyasal bilgiler uzmanı.
political science
siyasal bilgiler Noun, Politics-Intl. Relations
political sciences
siyasal bilimler Noun
political scientific
siyasal bilimlere ait
political scientist
siyasal bilimci
political situation
politik durum
political slogan
siyasal slogan
political sovereignty
siyasal egemenlik
political spectrum
siyasi yelpaze Noun, Politics-Intl. Relations
political stage
siyaset sahnei
political stage
siyaset sahnesi
political strike
politik nedenlerle yapılan grev Noun
political strike
politik nedenlerden ötürü yapılan grev
political subdivide
siyasi alt bölüm
political subscription
politik amaçla yapılan yardım
political suicide
politik intihar
political support
siyasi destek Noun, Politics-Intl. Relations
political survey
siyasal duruma genel bakış
political system
siyasal sistem
political tension
siyasi gerilim
political tension
politik gerilim
political tension
siyasi gerginlik
political thaw
siyasi açıdan yumuşama Noun, Politics-Intl. Relations
political trial
siyasi yargılama Noun, Law
political turmoil
siyasi çalkantı Noun, Politics-Intl. Relations
political undercurrent
siyasal gizli akımlar
political uniform
parti üniforması
political union
politik birleşme
political unity
siyasi birlik
political unrest
politik huzursuzluk
political upheaval
siyasal karışıklık
political view
siyasal görüş
political view
siyasi düşünce Noun, Politics-Intl. Relations
political vision
siyasi görüş
political wilderness
politik karmaşa
English-Turkish phrases from Zargan's own database