bowl

  1. Noun, Food-Kitchen kase
  2. tas, kâse, çanak, çukur kap.
  3. kâse dolusu.
    He made some soup and ate a bowl of it: Çorba pişirdi ve bir kâse (dolusu) yedi.
  4. çukur(luk), oyuk.
    the bowl of a sink.
  5. büyük maşrapa.
  6. leğen.
  7. içki âlemi, şenlik, ziyafet.
  8. stadyum, şeklen çukur tasa benzer yapı.
  9. bowl game ile ayni anlama gelir. seçme takımlar arasında mevsim dışı oynanan futbol oyunu.
  10. yuvarlak kısmı olan harf:
    d, b, p gibi.
  11. çukurlaştırmak, çukur bir şekil vermek.
  12. top: dokuz ve on kuka oyunlarında kullanılan ağaç top çeşitleri.
  13. lawn bowling ile ayni anlama gelir. ağaç toplarla oynanan bir oyun.
  14. top yuvarlama(k)/atma(k).
  15. top yuvarlama oyunu oynamak.
    We bowl every Monday night.
  16. topu yuvarlamak.
  17. hızla gitmek.
    to bowl down the street: sokakta hızlı hızlı yürümek.
    to bowl along = to go bowling
    along: hızla ilerlemek.
  18. topu yuvarlayarak sayı kazanmak.
    He bowled 120 game.
  19. (krikette) (a) topu oyuncuya vermek, (b) birini oyun dışı bırakmak.
  20. (tekerlekli taşıtla) taşımak, nakletmek.
  21. bowl down/over: vurmak, vurup devirmek, düşürmek.
balık fanusu, fanus Noun, Household Appliances
(sofrada) el tası: parmak yıkamak için içine su konulan kap. Noun
balık çanağı (reklamcılar ya da reklam ajansı personelinin kullanımı için radyo ya da televizyon istasyonu
stüdyosunda gözlem odacığı
dereceli kap
metal tas
(içki) punç kasesi
dilenci kutusunu tıkırdatmak Verb
salata kâsesi
bulaşık leğeni, çay ve kahve artıklarının boşaltıldığı kap.
çorba kâsesi
şekerlik.
yalak
yalak
bowl ile ayni anlama gelir. seçme takımlar arasında mevsim dışı oynanan futbol oyunu.
şaşırtmak, şaşkına çevirmek.
to bowled over: hayretten donakalmak, şaşkına dönmek, çok şaşırmak.

We were bowled over by the news of his death.