precious

  1. değerli, kıymetli.
    precious metal: kıymetli maden (altın, gümüş, pilatin).
    precious stone =
    precious gem: kıymetli taş, mücevher (elmas, zümrüt vb.).
    My time is precious. Don't waste precious time arguing.
  2. saygıdeğer, itibarlı, hürmete lâyık, takdir edilen.
  3. sevgili, aziz.
    Your precious son.
  4. (a) apaçık, bariz, (b) tüm, tam, büsbütün, aşırı, büyük.
    a precious liar: tam bir yalancı.
    a
    precious fool/scoundrel.
  5. ince, kibar, zarif, nazik, lâtif.
    precious manners.
  6. eşsiz, çok değerli/önemli, paha biçilmez, ender, nadide, az bulunur.
    Your friendship is most precious to me.
  7. yapmacıklı, tasannulu, musanna, aşırı itinalı, fazla nazik/titiz/müşkülpesent.
    He has a slightly precious
    prose style: Nesir üslûbu biraz yapmacığa kaçıyor.
    You are being too precious about this thing: Bu konuda çok müşkülpesent oluyorsun.
  8. pek, çok, ziyadesiyle, fazlasıyla, son derece.
    He took precious good care not to go there again:
    Bir daha oraya gitmemeye son derece dikkat etti.
    I have precious little to say: Söylenecek pek az sözüm var.
    precious few: çok az.
  9. sevgili, gözde, çok sevilen kimse (veya hayvan).
    My precious: canım, iki gözüm, bir tanem.
Değerli ana metaller ve diğer demir dışı metallerin imalatı (NACE kodu: 24.4) Noun, Trades-Professions
Değerli metal üretimi (NACE kodu: 24.41) Noun, Trades-Professions
baş üstünde tutmak Verb
çok az Adjective
çok az Adjective
çok az umut
kıymetli maden
değerli maden
değerli madenler Noun
yapmacıklı konuşma
kıymetli taş
pek endişe etmemek Verb
çok pahalı almak Verb
birine yapacağı fazla şey bırakmamak Verb
bir şeyi berbat etmek Verb
bir şeye iyi bakım sağlamak Verb