rule

  1. Noun kaide
  2. Information Technology kural
  3. yönetim
  4. kanun
  5. hüküm
  6. âdet
  7. yol
  8. usul
  9. tüzük
  10. cetvel
  11. (matbaacılıkta) sütunların arasını ayırmakta kullanılan ince metal şerit
  12. Verb yönetmek
  13. Verb hüküm sürmek
  14. Verb buyurmak
  15. Verb çizmek
  16. Verb idare etmek
  17. Verb hükümdarlık etmek
  18. Verb hükmetmek
  19. hâkimiyet
  20. düstur
  21. nizam
  22. saltanat
  23. Verb taramak
doğrudan uygulanan kurallar Noun, Private International Law
usul kuralı Noun, Law
usul ve esaslar Noun, Law
mahkeme içtüzüğü Noun, Law
kurala uymak Verb
bir tasfiye halinde veya şirketin yeniden teşkilat düzenlemesine tabi tutulduğu durumlarda alacaklı haklarının
hissedarların özvarlıklarından önce gel
öncelik ve rüçhan hakkının
(Br) bozulmayacak karar
istibdat
kurallara göre hareket etmek Verb
Ampere kuralı Noun, Physics
bir kuralı uygulamak Verb
bir kuralın uygulanması
kural uygulamak Verb
genel kural olarak
kural olarak Adverb
genel olarak Adverb
banka kuralları Noun
kanunun kendi olmak Verb
bağlayıcı kural
siyah çoğunluk idaresi
kereste hacmi ölçü aleti. Noun
kurala karşı gelmek Verb
bir kurala karşı gelmek Verb
bir avukatın kendi uzmanlık alanıyla ilgili bir konuda kendisine başvuran herkesi müvekilli olarak kabul etmesi kuralı Noun, Law
kompas.
kumpas
zincir kuralı: bir işlev işlevinin türevini işlemlemeye yarayan kural. Noun
kural değişikliği
koalisyon iktidarı
ABD'nin değişik devletlerinin vatandaşları arasındaki eşitlik kuralı
Topluluk kuralı
davaların birleştirilmesi kuralı Noun, Law
çizgi
zorbaca yönetim
diktatörlük yönetimi
hattıhareket
bir emri kaldırmak Verb
bir kurala boyun eğmeme
paranın karışması ya da bankaya tevdii sonucu misli eşya niteliğini kazanarak genel alacaklılar karşısında
rüçhanlı durumunu kaybedeceği kuramı
seçilebilme kuralı
devleti tehlikeye sokan durum yönetimi
acil durum yönetimi
olağanüstü yönetim Noun, Politics-Intl. Relations
hata düzeltme kuralı
hata düzeltme kuralı
bir kural koymak Verb
bir kurala uymaktan kaçınmak Verb
kaideye istisna
kaideye istisna
Maddesi'ni ihlal ederek yasadışı yollarla elde edilen tanıklığın geçersizliği kuralı
(US) ABD Anayasası'nın 4
bu ilkeye göre bir şahıs
sahibi bulunduğu otomobilin aile üyelerinden birince hatalı kullanılması sonucunda meydana gelen zarardan sorumlu olur
işveren sorumsuzluğu: emrindeki bir işçinin diğer işçiye vereceği zarardan işverenin sorumlu olmaması kuralı. Noun
değişmez kural
uçuş kuralı
katlanan cetvel
bir ayaklık ölçü cetveli
katlanır cetvel
yabancı egemenliği
yabancı egemenlik
yabancı hâkimiyet
temel kural
susturma kuralı: mecliste konuşma hürriyetini/süresini sınırlandıran/kısıtlayan kural/yasa. Noun
genel kural
temel kural: “Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma.” şeklinde özetlenen temel ahlâk kuralı. Noun
gramer kuralı
ana kural, temel/esas kaide, temel ilke. Noun
yol gösterici ilkeler
katı kural
özyönetim, özel idare, il(ler) yönetimi/idaresi, mahallî idare, bir devletin yasalarına uygun olarak
il/eyalet/sömürge mahallî işlerinin yönetimi.
Noun
iç yönetmelik. Noun
işyeri talimatnamesi
bir kurala karşı gelmek Verb
ara yönetim
yorumlayıcı kural Law
bozulmaz kural
hukuki kural
kaybeden öder kuralı Noun, Law
çoğunluk kuralı: mecliste basit çoğunlukla alınan karara herkesin uyma zorunluğu.
kural koymak Verb
bir kural olarak benimsemek Verb
bir şeyi prensip edinmek Verb
kural olarak benimsemek Verb
kurallaştırmak Verb
metre
askeri idare
ayaktakımı hâkimiyeti
yığın egemenliği
çetelerin egemenliği Noun
kurala uymak Verb
bir kurala uymak Verb
kural uygulama
uyulması şart olan yönerge
parlamenter iktidar
parti yönetimi
uyulması şart yönerge
uyulması şart kural
iktidar dönemi
meşruta yasağı
{Örneğin buz, su ve buhar karışımından oluşan bir dizgede C=1 (su), P=3 (evre sayısı) olup bu kurala
göre V=0 dır, yani bu dizge başka bir hale dönüşemez}.
Noun
şakullü cetvel. Noun
katı kural
ölçek
(Senato , US) kıdemlilik ilkesi
kural olarak iş görmek Verb
sürgülü hesap cetveli.
içtüzük
sabit kural
bir kural koymak Verb
bir kuralı abartmak Verb
sıkı kural
saltanat
bir iş yerinde işveren tarafından işyeri veya işçilere nezaret ve idare amacıyla tayin olunan diğer bir
işçinin kusuru sonucu işçilerden herhangi biri
satış hâsılatının % 25'ini resmi kurdan sterline çevirmesini gerekli kılan ve artık yürürlükte olmayan
İngiliz hükümeti döviz kontrolü yasası
yabancı senetleri satmış olan yatırımcıların
yatırım fonu kullanarak satın almış oldukları dolar primi
bir kuralı yürürlükten kaldırmak Verb
(parlamento) kısa müzakere
davayı kaybeden tarafın kazanan tarafın masraflarını ödemesi kuralı Noun, Law
ticari kural
bir kuralı çiğnemek Verb
bir kuralı çiğnemek Verb
kuralı çiğnemek Verb
itibari değeri üzerinden peşin ödeme yükümlülüğü
göz kararı
yüzde yirmi kuralı (bankadan kredi almak isteyen bir müşterinin , almak istediği kredinin ortalama en
az yüzde yirmisi kadar bir meblağı hesabında bul
birlik kuralı: ABD Demokrat Parti genel kongresinde eyalet çoğunluğunun oyunu tüm eyalete maletme kuralı. Noun
istisnasız uygulanan genel kural
sosyal yardım koşulları Noun
gerçek ya da görünüşte tıp mesleğinden olan kişilerin (doktor , dişçi , hemşire) televizyon reklamlarında
reklam verenin konuşmacısı olarak görünmeler
paralel sicil defteri tutmak Verb
kanunname
düstur
kararname yle yönetmek Verb
kararnamelerle yönetmek Verb
kural değişikliği
yürürülüğe girme günü
(fiyatlar) düşük düzeyini sürdürmek Verb
(borsa fiyatları) yüksek düzeyde seyretmek Verb
(fiyatlar) yüksekliğini sürdürmek Verb
(fiyatlar) düşük düzeyini sürdürmekte olmak Verb
geçerli mazeret ya da sebep gösterilmediği takdirde kesinleşecek mahkeme emri
sadece adı hüküm sürmek Verb
sadece adı hüküm sürmek Verb
davranış kuralı
bir hesabı kapatmak Verb
borsa nizamnamesi
moda hâkimiyeti
zorbalık
diktatörlük
bir belgede geçen adın yanlış yazılmış olması durumunda eğer doğru yazılmış gibi telaffuz ediliyorsa
bu yazım yanlışlığının belgenin sıhhatini bozmayacağı kuralı
hukukun egemenliği
hukuk devleti ilkesi Noun, Law
kanuni hüküm
muhakeme kuralları Noun
halkın egemenliği
pratik kural
bir dava konu sunda karar vermek Verb
bir dava konusunda karar vermek Verb
bir şeyin varlığını inkâr etmek Verb
bir olasılığı yok saymak Verb
bir olanağı ortadan kaldırmak Verb
davayı reddetmek Verb
bir ülkeye hükmetmek Verb
(fiyatlar) istikrarlı olmak Verb
tahminen
(borsada fiyatlar) yüksek seviyesini sürdürmek Verb
(borsada fiyatlar) düşük seviyesini sürdürmek Verb
'nın egemenliği sırasında
bankacılığın altın kuralı (bankalarca verilen kredilerin vadelerinin bu kredileri finanse etmek için
kullanılan mevduat vadeleriyle birbirine uyması k
kesin sigara içme yasağı
taxi track
landing skid