specific

  1. belirli, muayyen, kesin, kat'î, sarih.
    specific aim: belirli maksat.
    Education should not be
    restricted to any one specific age group.
    to be more specific: daha kesin/sarih/açık konuşmak.
  2. özgü, özgül, has.
    specific character: bir türe özgü nitelik.
  3. özel, hususi.
    a specific tool for each job.
  4. Medicine belirli bir hastalık için kullanılan (ilâç vb.).
  5. Medicine spesifik, nev'ine has mikroptan ilerigelen (hastalık).
  6. özel bir maksat için kullanılan şey.
  7. ağırlık, uzunluk vb. birimine konulan gümrük vergisine ait.
gözlemlerini belli noktalar üzerinde toplamak Verb
düşüncelerini belli noktalara toplamak Verb
düşüncelerini belli noktalara inhisar ettirmek Verb
cins borcu Noun, Law
belirli olmayan
belirli amaç
belirli meblağ
(kanun koyucu tarafından) belli bir amaca ayırtılan para
belli bir alacağın devri
özel yasaklama kararı Noun, Public Administration
muayyen mal vasiyeti
belirli mal vasiyeti
belirli bir amaç için kullanılan bir sabit sermaye çeşidi
belirli mallara konulan satış vergisi
spesifik gider
belli arazilere ait olup devredilen kişiye söz konusu arazi üzerinde ayni hak tanıyan sözleşme
bir sözleşmeyi bozan tarafın üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesini emreden mahkeme kararı
gerekçeli itiraz
özel mevduat
vasiyetle bağış
gayri menkul vasiyeti
tür farkı.
belli bir amaca yönelik yardım
gümrük vergisi
spesifik tarifeli vergi (her bir adet veya ağırlık birimi üzerinden sabit bir miktarda alınan vergi
spesifik tarifeli vergi (her adet mal ya da ağırlık birimi üzerinden sabit olarak alınan vergi ; damga
vergisi ; (Br) gayri menkuller için veraset ve
spesifik üretim faktörü
belirli görevler
belirli görevler Noun
belli bir amaca yönelik yardım
program yardımı (İngiltere'de yerel yönetimin belirli hizmet ya da faaliyet giderlerini karşılamak için
merkezi hükümetçe verilen yıllık mali yardım
: özgül ağırlık.
özgül ağırlık: bir özdeğin verilen bir oylumdaki kütlesinin aynı oylumlu 4°C daki suyun kütlesine oranı.

relative density ile ayni anlama gelir.
Noun
özgül ağırlık Noun, Physics
(US) münferit teminat
özgül ısı: bir özdeğin birim kütlesinin sıcaklığını 1°C yükseltmek için gerekli ısı miktarı. Noun
özgül nem Noun, Chemistry
has maliyetle değerleme yöntemi
özgül itki: roketin saniyede yaktığı birim kütleli yakıt başına sağlanan itme kuvveti. Noun
özgül itici kuvvet Noun, Aviation
özel denetim Noun
maksat dıı mahsus
özel kasıt Noun, Criminal Law
bir malvarlığının belirtilmiş bir bölümünden ödenmesi gerekli vasiyet
muayyen bir menkulün sarih olarak belirtilmek suretiyle vasiyet olunması
muayyen mal vasiyeti
belli bir nesne üzerindeki rehin hakkı
cins isim
nevi borcu
parça borcu Noun, Law
belirli bir sipariş
özel sipariş
bir sözleşmenin eksiksiz olarak ifası Noun
aynen ifa Noun, Law
sözleşme taraflarından birine
sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmesi için mahkeme tarafından verilen emir
aynen ifa (yükümlü olan tarafın sözleşme şart ya da şartlarını aynen yerine getirmesi
üzerinde mutabık kalınan süre
hususi vekâletname
belirli bir amaç
nispi oran
krediler özel karşılıkları Noun
ayni teminat
sarih ifade
açık beyanat
belirli bir mala özgü gümrük vergisi
özel tarife
(ad volorem verginin tersi
spesifik vergi (ad-valorem vergide olduğu gibi , değer üzerinden belirli oranda alınmayan , ancak fiziksel
miktar başına belirli miktarda alınan ver
spesifik vergi
maktu vergi Noun, Accounting
özgül oylum: kütle biriminin oylumu. Noun
özgül ağırlık
akdin aynen ifası davası Noun
her bir zararın belli bir miktarını üstlenmek Verb
bir akdi yerine getirmekle yükümlü kimse aleyhine yükümlülüğünü yerine getirmesi konusunda mahkemeye yapılan başvuru
belli nedenler göstermek Verb
her belirli vaka için
özel hasar sigortası Noun
bir şeyin yerine getirilmesi için dava açmak Verb
özel daire Noun, Law
bedeli teminat içindir