çok dikkat etmek, ihtiyatlı davranmak, önüne/bastığı yere bakmak.
watch your step! dikkat et!
önüne/bastığın yere bak! sakın ha! aman yavaş!
adımlarını birbirine uyduramamak
Verb
dans adımı: dikdörtgen oluşturacak şekilde adımlama.
Noun
yürüyüş düzenini/âhengini bozmak, ayak uyduramamak.
bullnose ile ayni anlama gelir. yuvarlak kenarlı basamak.
(yürüyüşte) adım değiştirmek.
curtail ile ayni anlama gelir. merdivenin geniş ve kıvrımlı ilk basamağı.
buluşun yeniliğini inkâr etmek
Verb
adımlarını uyduramamak
Verb
tökezleme, yanlış adım.
One false step and the climber would fall to his death.
Noun
hata, yanlış(lık).
The police were waiting for the suspect to make a false step.
Noun
marşpiyel
Noun, Automobiles
(askerlik) terfi ettirilmek
Verb
yarım adım: hızlı yürüyüşte 15 inç (38 cm.), yavaş yürüyüşte 18 inçlik (46 cm.) adım.
Noun, Military
buluş basamağı
Noun, IP Law
ayak uydurmak.
keep step with the other marchers. keep step with times and turn it to your advantage.
Verb
gizlenebilir basamak
Noun, Transport
hareketli basamak
Noun, Transport
yan adım, yana atılan adım (boks, dans).
Noun
marşpiyel
Noun, Automobiles
adım atmak, girişmek, başlamak, teşebbüs etmek.
birinin ayak izinde gitmek
Verb
“üvey”.
stepbrother: üvey kardeş.
stepchild: üvey çocuk/evlât.
stepdame esk. üvey anne.
stepdaughter: üvey kız.
stepfather: üvey baba.
stepmother: üvey anne.
stepparent: üvey ebeveyn.
stepsister: üvey kızkardeş/abla.
stepson: üvey oğul.
Prefix
yolun karşısına geçmek
Verb
marşpiyel
Noun, Automobiles
normalin üzerindeki çalışma veya üretimi için işçiye verilen artan oranlardaki ödemeler
Noun
kademe kademe yapılan anlaşmalar
Noun
(a) inmek, indirmek, derecesini/mertebesini küçültmek, (b) çekilmek, istifa etmek.
birinin etrafında ihtiyatla dolaşmak
Verb
vekâleten birinin yerine geçmek
Verb
birinin yerine geçmek/yerini almak.
birinin yerine geçmek
Verb
düşüncesizce taahhüt altına girmek
Verb
acele etmek, ivmek, çabuk davranmak.
(a) dışarı çıkmak, (b)
k.d. eğlenceye gitmek. (c) istifa etmek, terketmek, (c) uzun ve hızlı adımlarla
yürümek, (d)
k.d. yüzüstü bırakıp gitmek, terketmek.
He stepped out on his wife.
herkesten değişik davranmak
Verb
üvey anne ya da üvey baba
...'e ağırlık vermek
Verb
projeyi hızlandırmak
Verb
bir projeyi hızlandırmak
Verb
sanayii üretimini artırmak
Verb
sanayi üretimini artırmak
Verb
iyi sürümü olan bir malın üretimini artırmak
Verb
sorumluluk üstlenmek
Verb
birşeyden kopmak
Verb, Idioms
birşeyden uzaklaşmak
Verb, Idioms
birşeye ayak uyduramamak
Verb, Idioms
birşeye uyum sağlayamamak
Verb, Idioms
partinin ana görüşüne ayak uyduramamak
Verb
yavaş yavaş indirmek
Verb
birşeye ayak uyduramamak
Verb, Idioms
birşeye uyum sağlayamamak
Verb, Idioms
birşeyden kopmak
Verb, Idioms
birşeyden uzaklaşmak
Verb, Idioms
başkalarının kurallarını kabul etmek
Verb
bir adım daha ileri gitmek
Verb
bir teşebbüs düşünmek
Verb
derece derece gerçekleştirmek
Verb
başarıya doğru uzun bir adım atmak
Verb
üretimi hızlandırmak
Verb
ileri dev adım atmak
Verb
(a) kolayca yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak.
Our party walked over the opposition in the elections. (b) hakaret etmek, kötü davranmak. (c) tepesine binmek, esir gibi kullanmak, her dediğini yaptırmak.
Jill is so friendly and helpful that people walk all over her.