the first

  1. hiç, zerre kadar, en ufak.
ilk ve tek ...
ilkokul birincisınıf
(Br) ilkokul birinci sınıf
tek başına uçuş
1 Nisan'dan itibaren geçerli olmak Verb
ilk ağızda
ilk gençlik çağında.
ilk hamlede
ilk fırsatta
ilk teşebbüste
birine birincilik ödülü vermek Verb
hayati önem taşımak Verb
en öncelikli konulardan biri olmak Verb
en öncelikli konuların başında gelmek Verb
hayati öneme sahip olmak Verb
(önerge) parlamentoda ilk kez okunmak Verb
bir dükkândan ilk kez alışveriş yapmak Verb
ilk posta ile
birinci ödülü almak Verb
suçlamakta/kötülemekte önayak olmak.
ilk evlilikten doğan çocuk
ilk postayla gönderilmek Verb
birinci (göbek) dereceden kardeş çocuğu
ilk kazmayı vurmak Verb
kurada en büyük ikramiyeyi kazanmak Verb
birinci vitese takılma
Hayatımda ilk defa, ... Adverb
uzun yıllardır ilk defa Adverb
Hayatımda ilk defa, ... Adverb
uzun yıllardır ilk defa Adverb
uzun yıllardır ilk defa Adverb
birine baş köşeyi vermek Verb
ihtiyaç malları Noun
bir şey için ilk hakka sahip olmak Verb
ilk hak sahibi olmak Verb
başta gelmek Verb
ön safta.
zafer sarhoşluğu ile
ömrünün baharında
ilk heyecanın verdiği ateşle
ilk hevesin verdiği şevkle
ilkönce, en evvel, herşeyden önce, evvelemirde.
first of all let me say how glad I am to be here.
first off, let's see where we agree and disagree.
ilkönce, evvelemirde, herşeyden önce, ilk kademede/aşamada, başlangıçta.
ilkönce, en evvel, herşeyden önce, evvelemirde.
first of all let me say how glad I am to be here.
first off, let's see where we agree and disagree.
ilkönce, evvelâ, evvelemirde, herşeyden önce.
birinci dereceden akraba
bir paragrafın birinci satırını içerlek yazmak Verb
birinci katta oturmak Verb
ilk fiyat teklif inde bulunmak Verb
ilk fiyat teklifinde bulunmak Verb
ölüm cezasını gerektiren adam öldürme
ölüm cezası gerektiren adam öldürme fiili
bir şey hakkında hiç haberi olmamak Verb
en önemli olarak
içinden geldiği gibi
düşünmeden
ilk ağızda
ilk denemede Adverb
ilk seferde Adverb
hemen Adverb
birinci derecedeki ipoteği itfa etmek Verb
ilk üç aylık dönem içindeki erişilen doruk
birinci derecede rol oynamak Verb
mecliste bir önergeyi ilk kez okumak Verb
ön sırada bulunmak Verb
birinci ödülü almak Verb
(US) Birinci Anayasa Tadilatında teminat altına alınan özgürlüklere herhangi bir kısıntı getirmeden
galip çıkmak Verb
Avrupa Toplulukları İlk Derece Mahkemesi
Başyaverlik Noun, Organizations
Danıştay Birinci Dairesi Proper Name, Organizations
ucuz uçak biletlerinin havaalanında sıra ile satılması
ay başı Noun
hafta başı Noun
kasabaya yerleşen ilk aile
(Br) Deniz Kuvvetleri Bakanlığı
(Br) Birinci Hazine Lordu
bir ülkenin ileri gelenleri Noun
bir memleketin ileri gelenleri Noun
tek türlü oylama sistemi
başlangıçtan beri, derhal, görür görmez.
I knew I was in love from the very first: Görür görmez ona âşık olduğumu anladım.
birine rüçhan hakkı tanımak Verb
ilk siparişi beklemek Verb
yarın ilk işi bu olmak Verb
listede başta olmak Verb
Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? Sentence