till

  1. -e kadar/değin/dek, -e gelinceye kadar.
    to fight till death: ölünceyedek döğüşmek.
    till now:
    şimdiyedek, şimdiye kadar.
    till I come: ben gelinceye kadar.
    He will not come till you invite him: Sen davet etmezsen gelmeyecek.
    to laugh till one cries: gözlerinden yaş gelinceye kadar gülmek.
    till today/evening/ ten o'clock: bügüne/akşama/saat ona kadar.
  2. (bkz: to ), (bkz: unto )
  3. Verb çift sürmek, tohum ekmek.
  4. Verb pullukla/sapanla tarla sürmek.
  5. Noun kasa.
  6. Noun para çekmecesi, kıymetli eşyanın saklandığı göz.
  7. Noun, Geology (a) buzul tortusu (çakıl, kum, kil karışımı), (b) sert kil.
işinin yarısını ertesi güne bırakmak Verb
para çalarken/suç üstü yakalanmak.
vezneden para çalmak Verb
gözlü para tepsisi
vezneden zimmete para geçirmek Verb
pul kasasını yağma etmek Verb
kasa hasılatına haczetmek koymak Verb
kasaya el koymak Verb
dükkân kasası
dükkân veznesi
devlet kasasından para almak Verb
…e kadar Adverb
ölünceye kadar
vadesine kadar
vadesi kadar
vadesine kadar
şimdiye kadar
vezne makbuzu
e
k.d. balık kavağa çıkınca; çıkmaz ayın son çarşambasında.
Wait till the cows come home:
Balık kavağa çıkıncaya kadar bekle.
belirsiz süre
uzun bir süre için
kıyamete kadar
ebediyen, ilelebet.
toprağı sürmek Verb
Çıkmadık candan ümit kesilmez.
Çıkmadık candan umut kesilmez.
...'ya varıncaya kadar kuzeye doğru gidin
bir şeyi ayın son çarşambasına bırakmak Verb
gelecek toplantıya kadar etkilemek Verb
sabahtan akşama kadar
ilelebet, ölünceye kadar, ömür boyunca, son âna kadar.
faithful to the last.
bir konuyu ertelemek Verb