devirmek, altüst etmek.
to upset a pitcher of milk.
Verb
üz(ül)mek, canını sıkmak, sinirlen(dir)mek, kız(dır)mak.
The incident upset her. He is easily upset: Hemen sinirleniverir; en küçük şeye üzülür.
Don't upset yourself! Üzülme! Sinirlenme!
Verb
(düzen vb.) boz(ul)mak, altüst etmek/olmak.
to upset a system.
Verb
(mide vb.) boz(ul)mak, dokunmak.
This food upset my stomach.
Beer upsets me: Bira bana dokunur.
Verb
(kuvvetli bir rakibi) yenmek, hezimete /bozguna uğratmak.
Verb
kızgın madeni çekiçle döverek ucunu kalınlaştırmak.
Verb
devir(il)me, altüst etme/olma.
Noun
üz(ül)me, can sıkıntısı, sinirlen(dir)me, kız(dır)ma.
Noun
(düzen vb.) boz(ul)ma, altüst etme/olma.
Noun
(mide vb.) boz(ul)ma.
Noun
yenilgi, hezimet, bozgun.
Noun
dövülerek ucu kalınlaştırılmış maden, bu işte kullanılan alet.
Noun
devrilmiş.
an upset milk pail.
Adjective
düzensiz, intizamsız, altüst (olmuş), karmakarışık, nizamı bozulmuş.
the house is upset.
Adjective
üzgün, sinirli, canı sıkılmış.
He is emotionally upset.
Adjective
(mide vb.) bozuk, bozulmuş.
I had an upset stomach.
Adjective
dikine çevrilmiş.
Adjective
kurdurmak kurdurtmak
Verb
kızmak, canı sıkılmak, tepesi atmak, küplere binmek.
She gets her back up whenever her younger brother makes fun of her dates.
avukat olarak kendine bir yer sağlamak
Verb
birinin mali bakımdan belini doğrultmak
Verb
birini bir işe yerleştirmek
Verb
birine mali olanak sağlamak
Verb
(a) dikmek, düşey durumda tespit etmek.
to set up a gravestone. Roadblocks were set up by the police to catch the escaped prisoner. (b) canlandırmak, diriltmek, (tedavi edip) ayağa kaldırmak.
This medicine set me up: Bu ilâç beni diriltti/iyileştirdi. (c) mevkiini yükseltmek, (d) kurmak, yapmak, tesis/inşa/bina etmek, işler hale getirmek.
to set up a school: okul yapmak.
All this electrical wiring will take a day to set up. (e) törenle işe başlatmak, (f) ticarete/işe başlamasına yardım etmek, desteklemek. (g)
set up a government: hükümet kurmak. (h)
set someone up: birine tuzak kurmak.
işini sağlam temele oturtmak
Verb
işinısağlam temele oturtmak
Verb
bir hak iddiasında bulunmak
Verb
bir soruşturma kurulu kurmak
Verb
bir soruşturma kurulu kurmak
Verb
bir karşı talepte bulunmak
Verb
bir araştırma kurulu oluşturmak
Verb
bir vade tespit etmek
Verb
(duruşma) savunma düzenlemek
Verb
(Br) sürgün hükümeti kurmak
Verb
yabancı bir ülkede hükümet kurmak
Verb
bir el yazmasını basmak
Verb
yeni bir firma kurmak
Verb
yeni bir fikri tartışmaya açmak
Verb
yeni bir düzene koymak
Verb
terör egemenliği yaratmak
Verb
yaygarayı/feryadı basmak.
oğlunu bir mesleğe sokmak
Verb
telefon santralı kurmak
Verb
baraj kurmak
Verb, Football
bir montaj fabrikası kurmak
Verb
montaj fabrikası kurmak
Verb
bir şey hakkında soruşturma açmak.
(a) meslek edinmek.
He set (himself) up as a lawyer and soon made a success of it. (b) (kendine)
… süsü vermek.
He sets himself up as a lawyer but he never does any work.
... olarak faaliyete başlamak
Verb
sözleşmenin ihlal edildiğini ileri sürmek
Verb
bir sendikada hücreler oluşturmak
Verb
sanayi gelişim bölgeleri kurmak
Verb
geçersizliğini ileri sürmek
Verb
acemi erlere sıkı talim ettirmek
Verb
gülünç iddialarda bulunmak
Verb
dükkân/işyeri/yazıhane vb. açmak, bir iş kurmak.
He's set up shop as a lawyer in town: Kasabada avukat yazıhanesi açtı.
birini işe yerleştirmek
Verb
birini bir işe yerleştirmek
Verb
zamanaşımı kanununa itiraz etmek
Verb
sürgün hükümeti kurmak
Verb