tam yukarı çekilmiş, ipin ucunda.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yukarıya (doğru), havaya, gökyüzüne. 
 Can you lift that box up onto the shelf for me? The bird flew  up. He is going up the stairs. 
 walk up and down: bir aşağı bir yukarı gezinmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yukarıda, yüksekte, havada, gökyüzünde. 
 He stayed up in the mountains several days.  The sun  is up: Güneş gökyüzünde yükseldi.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yükselmiş, artmış. 
 The prices have gone up: Fiyatlar yükseldi.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ta … (yukarıdaki bir yeri işaret için kullanılır). 
 He lives up north: Ta kuzeyde oturuyor.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ayağa, dik duruma, ayakta, dik durumda. 
 Stand up! Ayağa kalk!  
to get up: yataktan kalkmak. 
 
 Is he up yet? Yataktan kalktı mı?
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tamam, bitmiş, sona ermiş: 
 time is up: vakit tamam(dır).
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tamamile, tamamen, hepsi, sonuna kadar. 
 Drink up! Hepsini iç!  
He won't eat up his vegetables: 
 Sebzelerinin hepsini yemiyor.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -e (doğru/müteveccihen). 
 He's flying up to Van from Izmir: Izmir'den Vana uçuyor.  
He came right  up to me and asked my name: Dosdoğru bana geldi ve adımı sordu.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -e kadar: 
 Will you walk up to the shop with me? Benimle dükkâna kadar yürür müsün?
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        rüzgâra karşı. 
 Put the helm up.
                        
Maritime Traffic                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fiilin anlamını kuvvetlendirmekte kullanılır: 
 tie up: sımsıkı bağlamak.  
nail up: sağlamca 
 çivilemek. 
 eat up: yiyip bitirmek. 
 use up: hepsini kullanmak, kullanıp bitirmek. 
 follow up: sonuna kadar izlemek, peşini bırakmamak. 
 The house is burned up: Ev tamamen yandı = yanıp kül oldu. 
 to pay up one's debts: borcunu (tamamen) ödemek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yukarı doğru hareket eden.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        
 up on = up in: haberdar, bilgi sahibi. 
 He is up on current events.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bitmiş, sona ermiş. 
 The game is up: Oyun bitti. 
 His hour is up.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        olmakta, cereyan etmekte. 
 What's up over there: Orada ne oluyor?
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüksek mevkide. 
 to be up on the social scale: toplumda yüksek mevkii olmak.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kurulmuş, yapılmış, dikilmiş. 
 The tent is up: Çadır kuruldu.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        olgunlaşmış, kemale ermiş. 
 The corn is up and ready to be harvested.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (güneş, ay) doğmuş, gökyüzünde.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uyanık, uyumamış, yataktan kalkmış. 
 Are you up? Uyanık mısın?
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (su düzeci) yükselmiş. 
 Tide is up.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bina) yapılmış, inşaatı bitmiş.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yukarıya dönük. 
 He is resting and his face is up.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yol) kazılmış, eşilmiş (ekseriye bileşik kelime olarak) 
 a torn-up road.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        heyecanlı, sinirli.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        maneviyatı yüksek, kendine güvenir.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (fena/yanlış/istenmeyen bir şey) olmakta/vuku bulmakta. 
 Her nervous manner told me that something  was up: Sinirli halinden fena bir şeyin vukubulduğunu anladım.
                        
Adjective                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -e giden, … yolunda. 
 He was on a ship up for Italy: İtalyaya giden bir gemide idi.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fena/istenmeyen bir sonuca ulaşmış. 
 They knew that their game was up.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzakta, yüksekte. 
 He lives ten kilometers up from the coast: Sahilden on kilometre uzakta oturuyor.
                        
Adjective                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yükseliş, çıkış, yukarı doğru hareket.
                        
Noun                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        saadet, servet, ikbal, mutlu çağ. 
 He has had more ups than downs in his time: Hayatında düşkünlükten 
 çok mutlu çağları oldu.
                        
Noun                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (fiyat, değer) yükseliş, artış.
                        
Noun                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        artırmak, büyütmek, yükseltmek, çoğaltmak. 
 to up output: üretimi artırmak.
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        terfi et(tir)mek, yüksel(t)mek. 
 He has been upped to general manager.
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Yukarı Bak
                        
Proper Name, Cinema                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendi kendine kurulan saat
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir malı kutuya koyup ambalajını yapmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kablo lu televizyon sistemine bağlanma
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        doğruluğunu araştırmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (US) toplamını hesap etmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        baraj ile suyu tutmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yavaş yavaş iyiye gitmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (fiyatlar) yükseltmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yükselmesine sebep olmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        etkinliği artıracak şekilde donatmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (kendini) heyecanlı bir duruma sokmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        toprak yüzünü hafifçe kazımak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yarışa , maça , vb çıkmadan önce) ısınma hareketleri yapmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        renklemek renklendirmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        beklentileri karşılamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        beklentilere uygun olmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüzüne gözüne bulaştırmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (form) yanlış bilgiyle doldurmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zarif ve şık giyinmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        önceden saptanmış olana uyamama
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        durup dinlenmeden çalışmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sokak kadını gibi giyinme
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in eksik kalan kısmını tamamlamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha pahalısına geçmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vb ile ilgili olarak bir demografik analizin en üstteki bölümü
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir kurum hakkında yazılan övücü yazı
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        değerini yüksek göstermek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hesabı şimdiki tarihe kaydetmek
                        
Verb