verici

Turkish-English Translation

  1. Adjective generous, benevolent, giving
  2. donor
  3. broadcaster
  4. transmitter
  5. feeder
  6. sender
  7. sending
  8. emitter
  9. broadcasting
  10. dropper
  11. impeller
  12. yielder
  13. emiting
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

keyif verici madde
intoxicant Noun
kısa dalga vericisi
short wave transmitter
portatif televizyon vericisi
walkie- pushie
radyo işaret vericisi
radio beacon
telefon vericisi
phone transmitter
televizyon vericisi
visual transmitter
vericilik
generosity, benevolence Noun
video vericisi
video transmission set
(radyo) yönelmiş verici
directional transmitter
alıcı verici
transceiver Information Technology
bilgi verici
informative
cesaret verici
encouraging
dehşet verici
direful
dehşet verici
alarming
dehşet verici
horrendous Adjective
dehşet verici
grisly
dehşet verici
awesome Adjective
dehşet verici
monstrous Adjective
dehşet verici
dread
elem verici
painful Adjective
endişe verici
anxious Adjective
endişe verici
alarming
gayret verici
hortative
gizli verici
clandestine transmitter
gizli verici
secret transmitter
haber verici
premonitory
haber verici
forerunner
hayat verici
genial
hayat verici
phenomenal
hayret verici
potentous
hayret verici
surprising
hayret verici
astounding
hayret verici
stupendous Adjective
hayret verici
stunning
hayret verici
marvelous Adjective
hayret verici
sublime
hayret verici
miraculous Adjective
hayret verici
amazing
hayret verici
marvellous
heyecan verici
vibrant
heyecan verici
electric
heyecan verici
larger-than-life Adjective
heyecan verici
mind- blowing
huşu verici
breathtaking
ibret verici
exemplary
kanaat verici
trustworthy
karar verici
decision-maker Noun, Management
kaygı verici
anxious Adjective
kaygı verici
ominous Adjective
keder verici
harrowing
keder verici
woeful
memnuniyet verici
pleasant
memnuniyet verici
pleasing
memnuniyet verici
satisfactory
memnunluk verici
satisfactory
nefret verici
odious Adjective
radyo ya da sinema gibi geniş insan kitlelerine bilgi verici
communication media
rahatsızlık verici
uncomfortable
şeref verici
honourable
şifa verici
therapeutic
sıkıntı verici
irksome
sıkıntı verici
burdensome
sıkıntı verici
draggy
tiksinti verici
odious Adjective
ümit verici
promising
ümit verici
strategic
umut verici
prosperous Adjective
umut verici
hopeful
umut verici
rosy
utanç verici
monstrous Adjective
utanç verici
heinous Adjective
utanç verici
dishonourable
utanç verici
atrocious Adjective
utanç verici
nameless
utanç verici
inglorious Adjective
utanç verici
sinful
utanç verici
embarrassing
üzüntü verici
dreary
vb verici
distressing
video yayını yapan verici
video transmitter
yün verici
laniferous
zarar verici
detrimental
zarar verici
deleterious Adjective
zarar verici
abate a nuisance
zevk verici
voluptous
ziyan verici
harmful
verici boru
delivery pipe
verici karakter
generous mood
verici yayın yapan istasyon
transmitter
(durum) ümit verici olmama
poor lookout
acı verici şekilde
painfully Adverb
alıcı ve verici radyo cihazı
two way radio
bilgi verici etiketleme
descriptive labelling
bilgi verici reklam
informative advertising
bir belgeden zarar verici beyanları çıkarmak
to sanitize Verb
birinin çıkarlarına zarar verici olmak
to be hurtful to sb's interests Verb
cesaret verici alkış ya da bağırma
cheer
cesaret verici haber
heartening news
dehşet verici suç
atrocious crime
durum umut verici görünmekte
the goose hangs high
endişe verici durumlar
precarious circumstances Noun
endişe verici haberler
startling news Noun
ferahlık verici bir olay
pick me up
hayret verici bir şekilde
amazingly Adverb
hayret verici ilerleme göstermek
to come surprisingly Verb
hayret verici ilerleme göstermek
to come on surprisingly Verb
hayret verici şekilde
for a wonder
hayret verici şey
surprise
heyecan verici durum
drama
heyecan verici durum
excitement Noun
heyecan verici kitap
elevating book
heyecan verici macera hikâyeleri
stirring tales of adventure Noun
heyecan verici olay
excitement Noun
heyecan verici olay
sensation Noun
huzursuzluk verici haberler
disquieting news Noun
ışık verici cisim
luminary
izin verici güç
permissive power
izin zni verici güç
permissive power
kaygı verici bir sorun olmak
to be a matter of concern Verb
keder verici şey
grievance
keyif verici madde
recreational drug Noun, Medicine
lezzet verici şey
relish
memnuniyet verici bir şekilde
satisfactorily Adverb
memnuniyet verici haber
pleasant news
memnuniyet verici tapu sicili
good record title
memnunluk verici hizmet
adequacy of service
moral verici kısa konuşma
pep talk
olaylara yön verici danışman
gray eminence
pek ümit verici görünmemek
to not to show much promise Verb
radyo verici cihazı
radio transmitter
renk verici madde
colouring agent
renk verici olarak kullanılan siena toprağı
sienna
sarhoşluk verici maddelere düşkün olmayan
temperate
son derece güç ve rahatsızlık verici bir durum
bed of nails
sperm boşalmasına neden olan cinsel heyecan verici rüya
wet dream
topluma zarar verici olmak
to be harmful to the community Verb
ümit verici durumda olmak
to be in a promising state Verb
ümit verici görünmek
to look promising Verb
utanç verici bir durumdan kurtarmak
to disembarrass Verb
utanç verici hareket ya da nitelik
blot
utanç verici saldırı
aggravated assault
utanç verici tecavüz
aggravated assault
utanç verici ve gülünç bir durum
pratfall
yön verici cihaz
director
zevk verici şeylerden kaçınma
abstinence
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Veren, verme ... etmeyi seven
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.