dur(dur)ma(k).
stop dead = stop short: birdenbire dur(dur)mak.
stop off: duraklamak, konaklamak,
uğramak.
stop the mouth: susturmak, sözünü ağzına tıkamak.
stop the show
tiy. dikkat çeken bir hareketle oyunu durdurmak.
stop it!: artık yeter!
stop from: alıkoyma(k), engelleme(k), önleme(k), mani olma(k), yaptırmama(k).
stop up: tıkama(k), kapama(k).
He stopped up the sink with a paper towel. He stopped the hole in the tire with a patch.
(diş, duvar oyuğu vb.) doldurma(k).
stop a gap: bir boşluğu doldurmak, deliği/gediği tıkamak, bir eksikliği tamamlamak.
(a) defetme(k), savuşturma(k), (b) yenme(k), mağlûp etme(k), (c) boksta nakavt etme(k), yere serme(k).
Spor
çekin ödenmemesi için bankaya talimat verme(k).
stop payment: (a) “ödemeyi durdur, ödeme!” emri,(b)
ödemeyi durdurmak, ödememek.
çalgıda ses perdesini değiştirme(k) için tele/deliğe basma(k).
Müzik
duraklama(k), mola verme(k).
stop over ABD- k.d. yolculuk esnasında mola vermek.
stop for someone: birini beklemek, birini almak için araba vb.'ni durdurmak.
sona er(dir)me(k), kes(il)me(k).
He never stops talking: O susmak bilmez.
stop at/in: misafir kalma(k).
stop et(tir)me(k), fren yapma(k).
durak (yeri).
bus stop: otobüs durağı.
compulsory/emergency/request stop: mecburî/acele/ihtiyarî durak.
durma, dinme, dinlenme, mola, sona erme.
come to a stop: (a) durmak, kesilmek, dinmek, sekteye
uğramak, (b) durağa gelmek.
bring to a stop: durdurmak, sekteye/inkıtaa uğratmak.
make a stop: durmak, mola vermek, bir yerde geçici olarak kalmak.
kesinti, kesilme, inkıta, sekte.
put a stop: son vermek, sekteye uğratmak.
diyafragm açıklığı, F ile gösterilen açıklık.
stop down (a lens): (mercek açıklığını) küçültmek.
Fotoğrafçılık
nokta, noktalama işareti.