sakla(n)mak, gizle(n)mek.
I hid the broken plate behind the table. He hid in the closet. hide one's head: utancından saklanmak, sıvışmak, sinmek.
Fiil
açıklamamak, açığa vurmamak, ketmetmek, örtbas etmek.
You're hiding some important facts. Don't hide your feelings, say what you think.
Fiil
örtmek, görünmesine engel olmak.
Clouds hid the moon/the sun. The sun was hidden by the clouds.
Fiil
deri, post, sahtiyan, (işlenmiş veya ham) hayvan derisi.
dövmek, pataklamak, dayak atmak, tepelemek,
mec. benzetmek, ıslatmak.
eski İngiliz arazi ölçüsü: 24.3 ilâ 48.6 hektar arasında değişir.
İsim
mahcup olmak, utanmak, utancını/mahcubiyetini belli etmek.
kalbinde bir sır saklamak
Fiil
düşmandan gizlenmek için küçük bir çukura girmek
Fiil
(US) hayvan derisi avcısı
örnek olmak istememek
Fiil
kendi yeteneğini gizlemek
Fiil
hiçbir emare/işaret/haber (genellikle olumsuz tümcelerde kullanılır).
I haven't seen hide or hair of them for 20 years at least.
(polisten) saklanmak, kaçıp gizlenmek, izini kaybetmek.
birini adaletten gizlemek
Fiil
manzarayı engellemek
Fiil
(polisten) saklanmak, kaçıp gizlenmek, izini kaybetmek.
bir skandalı örtbas etmek
Fiil
hiçbir şey, ne bu ne de o. Ne Şamın şekeri, ne Arabın yüzü.
dayaktan/cezadan kurtulmak, kelleyi kurtarmak, ucuz atlatmak.
adamakıllı dövmek, pestilini çıkarmak.
birisini dövmek/pataklamak/dayak atmak, tepelemek.
Get out of here or I'll tan your hide! Defol karşımdan yoksa tepelerim!
utancından başını öne eğmek.