(borç) üzerinde anlaşmaya varılan süre
(sigorta) ortalamanın aşağısındaki ömür
ekonomik ömür (bir varlığın fiziksel ve teknik olarak yararlı olabilme süresi
gelişme ve refah döneminin arkasından gelen yozlaşma ve çöküş
belirli bir dergi nüshasının ortalama okuyucu tarafından okunduğu kabul edilen süre
hayat, yaşama, kalım, dirim.
Animal and plant life: Hayvan ve bitki hayatı.
to risk one's life:
hayatını tehlikeye koymak.
life is like that: Hayat budur/böyledir.
It is a matter of life and death: Ölüm-kalım meselesidir.
canlılık, can, ruh.
come to life: canlanmak.
He came to life again: Yeniden canlandı.
bring to life: diriltmek, canlandırmak.
carry one's life in one's hands: kelleyi kolyuğa almak, canını dişine takmak.
There was no sign of life: Canlılık alâmeti yoktu.
loss of life: ölüm.
lose one's life: canını vermek, ölmek.
The cat has nine lives: Kedi dokuz canlıdır.
to have as many lives as a cat: kedi gibi dokuz canlı olmak.
to lay down one's life: canını feda etmek.
hayatiyet, canlılık, hareket.
The town came to life when sailors arrived: Denizciler gelince şehir
canlandı.
It put new life into me: Bana yeniden canlılık verdi.
yaşam, ömür, hayat.
in his life : hayatında.
He lived in France all his life: Bütün ömrünü
Fransada geçirdi.
a long/short/eternal life: uzun/kısa/ebedî ömür/hayat.
the rest of my life: geri kalan ömrüm.
Never in (all) my life have I seen such stupidity: Ömrümde böyle saçmalık görmedim.
He has seen life: Görmüş geçirmiş/feleğin çemberinden geçmiştir.
one's station/position in life: insanın hayattaki/toplumdaki yeri.
yaşamsal, hayatî, hayat+.
a life policy: hayat sigortası (poliçesi).
(yaşama/dayanma) süresi/müddeti.
for his/her life: ömür boyunca, yaşadığı sürece, kaydıhayat şartıyla.
for the life of me: yüz yıl yaşasam, hiç, asla, dünyada.
I can't for the life of me understand: Bunu asla anlamıyorum/buna hiç aklım ermiyor.
the life of a battery/of an engine: bir bataryanın/motorun ömrü/dayanma süresi.
ömür boyu, yaşadığı sürece, daimî, müebbet.
life annuity/pension: ömür boyu gelir/emeklilik.
a life member: daimî üye.
life sentence = life prison: müebbet (ömür boyu) hapis.
to be sent to prison for life: müebbet hapse mahkûm olmak.
canlı (mahlûk), canlılar.
Ten lives were lost in the fire. There is no life on desert island.
The water swarms with life: Suda birçok canlılar kaynaşıyor.
yaşama (tarzı).
manner of life: yaşama tarzı.
Which do you prefer, town or city life? a dull life: sıkıcı bir hayat.
to lead a quiet life: sakin bir hayat sürmek.
zevk, sefa, cümbüş, eğlence.
There isn't much life in our village. You will never see life if you stay at home forever.
özyaşam, özgeçmiş, biyografi.
to write someone's life. The life of the President.
en kıymetli şey,
(Fig.) can, ruh.
She was my life . Teaching is his entire life.
(sanat) canlı model.
The portrait was painted from life. Drawn from life.
tazelik, taravet, körpelik.
zindelik, canlılık, hareketlilik, coşkunluk.
He's full of life . There was no life in her dancing.
(a) ebedî/ruhanî hayat.
the life to come: ahret. (b) Allah.
çağ, hayatın belirli bir dönemi.
adult life: erginlik çağı.
at my time of life: benim yaşımda/çağımda,
bu yaştan sonra.
married life: evlilik hayatı.
single life: bekârlık.
ömür boyunca geliri olan kişi
devamlı aidat ödemeyi teminat altına alan senet
hayat sigortası ile ilgili bölüm
ömür mrü boyu sürecek sözleşme
ömür boyu tayin edilmiş yönetim kurulu başkanı
ömrü boyu tayin edilmiş yönetim kurulu başkanı
hayat boyu yararlanılan menfaat
hayat boyu kira sözleşmesi
hayat sigortası bölümü müdürü
(Br) hayat sigortası bürosu
İsim
hayat sigortası bürosu
İsim
hayat boyu maaş alan kişi
hayat boyu maaş alacak kişi
ölüm ya da belirli bir yaşa ulaşma gibi kaçınılmaz bir olaya ilişkin tüm sigortaları kapsayan sigorta
toplam yaşam sigortası primi
can simidi
İsim, Deniz Taşımacılığı
can simidi
İsim, Deniz Taşımacılığı
canlı organizmalardan herhangi biriyle uğraşan bilim dalı
bir yer sakinlerinin nasıl yaşadıklarını görmek ve onlarla tanışmak isteyen bir turistin faaliyeti ya
da turistin bu konuda yönlendirilmesi
hayat sigortası yapan sigortacı
(US) hayat sigortası yapan sigortacı
gece hayatı
İsim, Eğlence
gece hayatı (şehrin gece klüpleri
İsim
ödenmiş hayat sigortası
İsim
(makine) teknik kullanım ömrü
(bir kimsenin) özel hayatı
çalışma hayatı
İsim, İstihdam
yoğun faaliyetle geçen hayat
kullanım süresi
İsim, Muhasebe
bir şeyin yararlı kullanım süresi
ekonomik ömür
İsim, Ulaşım