borsada fiyatların yükselmesini beklemek
Fiil
(kişi) yükselmekte olmak
Fiil
(fiyat) yükselmekte olmak
Fiil
(hisseler) yükselmekte olmak
Fiil
borsada spekülasyon amacıyla hisse fiyatlarını yükseltmek
Fiil
hisse fiyatlarının yükselmesini bekleyerek hisse satın almak
Fiil
konjonktürel fiyat artışı
İsim
konjonktürel fiyat yükselmesi
fiyatlarda bir artış olması
borsada fiyatların yükseleceği beklentisiyle oynamak
Fiil
fiyatların yükseleceğini bekleyerek hisse satın almak
Fiil
doğurmak, üretmek, meydana getirmek, hasıl etmek, sebep olmak.
rezalete neden olmak
Fiil
endişeye sebep olmak
Fiil
anlaşmazlığa yol açmak
Fiil
yanlış anlaşmaya neden olmak
Fiil
büyük eleştirilere neden olmak
Fiil
protestolara neden olmak
Fiil
high-rise ile ayni anlama gelir. gökdelen, yüksek bina.
(US) fiyatları yükselecek diye elinde hisse senedi tutmak
Fiil
verime bağlı olmayan gelir artışı
verime bağlı olmayan gelir artışı
fiyatların yükseleceğini bekleyerek hisse satın almak
Fiil
(borsa) fiyatların anormal yükselmesi
kalkmak, ayağa kalkmak.
to rise from table: sofradan kalkmak.
Fiil
(uyanıp) yataktan kalkmak.
Fiil
(saç vb.) dikleşmek, dimdik olmak.
my hair rose: saçlarım dimdik oldu.
Fiil
ayaklanmak, isyan etmek, baş kaldırmak.
People rose against the tyrant.
Fiil
yükselmek.
The castle rises in the distance. The barometer is rising.
Fiil
(bitki) bitmek, büyümek, gelişmek.
Fiil
(yukarı) çıkmak, baş göstermek.
Fiil
gözükmek, meydana çıkmak/gelmek, hasıl olmak.
Fiil
(fırtına vb.) çıkmak, başlamak.
Fiil
(olay vb.) çıkmak, zuhur etmek, vukubulmak, vukua gelmek.
A quarrel rose between them.
Fiil
doğmak, neşet etmek, kaynaklanmak, çıkmak.
The river Rhine rises in Switzerland.
Fiil
yükselmek, yukarı çıkmak, terfi etmek.
The cliff rises to 200 feet. He rose to the rank of general.
Fiil
(güneş/ay) doğmak.
The sun rises in the east.
Fiil
dikilmek, (yukarı doğru) uzamak, çıkıntı yapmak.
Fiil
bayır/yokuş yukarı çıkmak, (meyil) dikleşmek.
The ground rises here.
Fiil
(ekonomi vb.) gelişmek, ilerlemek, artmak, çoğalmak, zenginleşmek.
Fiil
(balık) yem için su yüzüne çıkmak.
Fiil
rise to: erişmek, ulaşmak, seviyesine çıkmak, becermek, başarmak.
to rise to the occasion:
fırsattan yararlanmak, fırsatı kaçırmamak.
He didn't rise to it: Fırsatı kaçırdı, beceremedi.
Fiil
şenlenmek, neşelenmek, içi açılmak, ferahlamak.
Her spirit rose: Maneviyatı kuvvetlendi, gönlü ferahladı.
Fiil
(öfkesi) kabarmak, kanı beynine çıkmak.
to feel one's temper rising.
Fiil
(su seviyesi) yükselmek, (nehir) kabarmak/şişmek.
The river rose after the rain.
Fiil
(hamur) kabarmak, mayalanmak.
Dough rises.
Fiil
(fiyat) yükselmek, (paha/rağbet) artmak, revaç bulmak.
prices are rising. Everything has risen in price.
Fiil
değerlenmek, kıymetlenmek, değeri/kıymeti artmak/yükselmek.
Fiil
(humma vb.) şiddetlenmek, (renk) koyulaşmak.
Fiil
(ses) tizleşmek, şiddetlenmek, yükselmek.
Her voice rose to a shriek. The tone rose higher and higher.
Fiil
(toplantı/gündem) kapatmak, ertelemek, son vermek, tatile girmek.
The House passed the bill before rising: Meclis yasayı kabul ederek toplantıya son verdi.
Parliament will rise next week: Meclis gelecek hafta tatile giriyor.
Fiil
dirilmek, ölümden kurtulmak, ölüm yatağından kalkmak.
Did Christ really rise from the dead? Hz.
İsa gerçekten dirildi mi?
mec. postu yırtmak.
Fiil
(güneş vb.) doğma, doğuş, yükseliş.
İsim
(rütbe, servet, nüfuz, itibar vb.) yükselme, yükseliş terfi, artış.
The rise and fall of the Roman Empire: Roma İmparatorluğunun yükselişi ve düşüşü.
İsim
(su seviyesi vb.) yükselme, yükseliş (miktarı).
İsim
(fiyat/değer) artış, yükselme, pahalılaşma.
another rise in food cost: gıda fiyatlarında yeni
bir artış.
a rise in the cost of living: hayat pahalılığı.
İsim
şiddetlenme, (sıcaklık derecesi vb.) yükseliş, yükselme.
rise and fall: yükseliş ve alçalış/düşüş.
The rise and fall of the temperature is caused by the wind.
İsim
(ses) tizleşme, kuvvetlenme.
İsim
tavan yüksekliği, merdiven basamağı yüksekliği.
İsim
çıkış, başlangıç, memba, kaynak.
İsim
zuhur, meydana çıkma.
The rise of a new talent.
İsim
(yukarı) uzantı (miktarı).
İsim
bayır, yokuş, tümsek.
a rise in the road. Sit at the top of a small rise.
İsim
(balık) su yüzüne çıkış.
İsim
(borsa) bir puan çıkmak
Fiil
(a) umursamamak, ka'le almamak, önem vermemek, tenezzül etmemek, seviyesine inmemek, hiçe saymak, aldırış
etmemek.
to rise above an insult. (b) (kusur vb.) yenmek, galebe çalmak.
to rise above one's misfortune: talihsizliği yenmek.
ortanın üstüne çıkmak
Fiil
birşeyden etkilenmemek
Fiil
birşeyin üstesinden gelmek
Fiil
birine karşı ayaklanmak
Fiil
(parlamento) tatil başlamak
Fiil
hasta yatağından kalkmak
Fiil
çekirdekten yetişmek
Fiil
sandalyesinden kalkmak
Fiil
yiyecek fiyatlarında artış
birinin gözünde yükselmek
Fiil
posta ücretlerinin artması
(US) hisselerin yükselmesi
(hisse fiyatları) aniden yükselmek
Fiil
birşey yapma mertebesine erişmek
Fiil
birşey yapmak için yükselmek
Fiil
birşey yapma seviyesine yükselmek
Fiil
yüksek mevkie çıkmak
Fiil
önemli bir yere gelmek
Fiil
birşeye cevap vermek
Fiil
birşeye sinirlenip yanıt vermek
Fiil
zorluğun üstesinden gelmek
Fiil
zorlukla başa çıkmak
Fiil
(a) (balık) sun'î sineğe doğru sıçramak, (b) (insan) kendisini tahrik etmek için söylenen söze kanarak kızmak/öfkelenmek.
fırsatı kaçırmamak, fırsattan yararlanmak.
çok erken kalkmak, gün doğmadan/şafakla beraber uyanmak/kalkmak.
fiyatların yükseleceğini bekleyerek hisse satın almak
Fiil
hisse senedi fiyatlarının yükselmesine dayanan spekülasyon
hisse senedi fiyatlarının artışı
yükselmeye yüz tutmak
Fiil