tam on iki tane
çok meziyeti olan
çok cepheli
tüm masrafların eklendiği özel fiyat
lop
ağzında sakız çiğnemek Fiil
bir konuyu evirip çevirmek Fiil
birini eve davet etmek Fiil
pazarlık görüşmeleri safhası İsim
kauçuk ya da plastik mermi
çabuk tanınmak Fiil
sığır budu (et). İsim
(a) kandırmak, ikna etmek, yola getirmek. (b) ayıltmak, kendine getirmek, iyileştirmek, teskin etmek,
(c) ziyaretçi olarak getirmek.
(a) bring around, (b)
bring round to a subject: sözü bir konuya getirmek.
adalete vermek Fiil
iş yolculuğu
işlere genel bakış
toptancı veya diğer aracıları bir yana bırakıp doğrudan üretici ya da ihracatçıdan satın alma
her zamanki pazarlama yollarına başvurmadan mal alma
(a) kanmak, razı olmak, yola gelmek.
He'll come round to our way of thinking: just leave him alone.

You'll soon come round to my way of thinking: Yakında benim dediğime gelirsin. (b) ayılmak, kendine gelmek, (c) sükûnet bulmak, sakinleşmek, (öfke/ağrı/sızı vb.) geçmek.
Leave him alone and he'll soon come round. (d) dolaşıp gelmek, yolu uzatmak/dolaştırmak, etrafını dolaşmak.
We came round the fields as we didn't want to go through the woods in the dark. (e) barışmak, kavgaya son verip anlaşmak. Jim and
Mary often argue, but it doesn't take long to come round. (f) yine/tekrar gelmek.
The time has come round to get out winter clothes: Kışlık elbiseleri çıkartma zamanı yine geldi. (g)
come about ile ayni anlama gelir. (gemi/rüzgâr) yön/rota değiştirmek.
The ship came round to sail into port. (h)
come over ile ayni anlama gelir. ziyaret etmek.
come around/over and see us sometime. (i)
argo (kadın) âdet görmek, aybaşı olmak.
(a) come around, (b) (gemi) rüzgâr yönünde seyretmek.
birşeyin etkisinden sıyrılmak Fiil
önce anlaşmadığı bir konuda fikrini değiştirmek Fiil
birini veya bir yeri ziyaret etmek Fiil
günlük işler.
Her daily round of cooking and cleaning.
(yan yola) sapmak, yanyoldan gitmek, dolaşmak, dolambaçlı yoldan gitmek, (kalabalık vb.'den kaçınmak
için) etrafından dolaşmak.
We detoured around the flooded part of the highway.
bir diplomatın her günkü yaşamı
uğramak Fiil
ziyaretine gitmek Fiil
ziyaret etmek Fiil
birinci tur İsim, Spor
çevresinde toplanmak Fiil
yanına gelerek destek olmak Fiil
(a) gidivermek, etrafını dolaşmak, dolaşıp geçmek.
as you get round the corner: köşeyi dönünce.
(b) yayılmak, şayi olmak, (c) kandırmak, ikna etmek, razı etmek.
get round someone: dil dökerek birini kandırmak.
Father doesn't want to let us go, but I know how to get round him. (d) yenmek, üstesinden gelmek, altından kalkmak.
get round a difficulty: bir müşkülü yenmek.
get round the law: hilei şer'iyesini bulmak.
birlikte masaya oturarak sorunu tartışmak Fiil
dünya turuna çıkmak Fiil
çevresine hızla bakmak Fiil
(a) (a) (düşünce, söz vb.) zihnine takılmak, zihnini işgal etmek, aklından çıkmamak.
There's a tune
going round (in) my head. (b) go around.
(yiyecek) herkesin yemesine yetecek kadar almak Fiil
emirlere uymamak Fiil
resmi olmayan ziyarette bulunmak Fiil
(doktor) viziteye çıkmak Fiil
(bir şeyi, özellikle gıdayı) elden ele geçirmek/dolaştırmak.
(US) avare avare dolaşmak Fiil
burnunu çıkarıp şehri dolaşmak Fiil
yuvarlak olarak
yuvarlak hesaplar İsim
dünya yolculuğuna çıkmak Fiil
hemen köşebaşında oturur olmak Fiil
dolaşmak Fiil
her türlü olanağa başvurmak Fiil
bakmak Fiil
gezmek Fiil
bir yerde etrafa bakmak Fiil
turunu yapmak Fiil
toparlamak Fiil
yuvarlak şekil vermek Fiil
her günkü yol
büyük şirketlerin üniversiteleri dolaşarak öğrencilerden iş arayanlara kendileriyle ilgili bilgi vermeleri
ve işe alma görüşmeleri yapmaları
İsim
düzenli ve basit görev
çok turlu ihale Ekonomi
açılış açılma raundu
açılış raundu
konuşmacının çevresinde toplanmak Fiil
bir yere uğramak Fiil
sarınmak Fiil
yaymak Fiil
seçim turu
dörtte bir daire kesitli çıta/pervaz İsim
yuvarlak, değirmi.
The earth is round. Sıfat
halka/çember biçiminde.
Eyes round with astonishment: Hayretten faltaşı gibi açılmış gözler.
He
looked at me, his eyes round with fear.
Sıfat
dairesel. Sıfat
silindir biçiminde, silindirik. Sıfat
toparlak, küresel, top (gibi).
Heavy round stones. Sıfat
yarımküre biçiminde. Sıfat
eğrisel, kavisli, sivri köşesi olmayan eğri çizgilerden oluşmuş. Sıfat
dairesel hareketli, dönerek yapılan.
The waltz is a round dance. Sıfat
tam, bütün, eksiksiz, noksansız, tamam.
a round dozen. Sıfat
kesirsiz, küsuratsız, tam (sayı).
round number: kesirsiz sayı, yuvarlak rakam. Sıfat
10 sayısının tam kuvvetleriyle ifade edilen: 10, 100, 1000 gibi. Sıfat
çok, bol, hayli, büyük.
a good round fee. Sıfat
(ses) dolgun, gür.
a mellow, round voice: yumuşak, gür bir ses.
a round oath: okkalı küfür. Sıfat
yaklaşık/takribî/tahminî, yuvarlak hesap. Sıfat
çabuk, atik, çevik, süratli.
to go at a good round pace: hızlı gitmek, çevik adımlarla yürümek. Sıfat
açık, çekinmesiz, dürüst.
He scolded her in good round terms. Sıfat
yuvarlak/toparlak şey.
out of the round: tamamen yuvarlak değil. İsim
daire. İsim

rounds: devir, devre, dönem, nöbet. İsim
el, parti.
a round of bridge: bir el briç, bir briç partisi. İsim
(silah) atım, atış.
a round of ten shots. İsim
mermi, bir atımlık cephane.
Every man must carry a hundred rounds: Her er yüz mermi taşıyacak.

to have only five rounds left: sadece 5 mermisi kalmak.
İsim
birer içimlik, birer porsiyon.
a round of drinks.
stand a round of drinks: grupta bulunan herkese içki ısmarlamak. İsim
rond, halka şeklinde el ele tutuşarak yapılan dans. İsim
deveran, (bir eksen etrafında) dönme/dönüş. İsim

round of beef ile ayni anlama gelir. sığır budu. İsim
hedefe atılan belirli sayıda ok. İsim
(boks) dönem, 3 er dakikalık dövüşme sürelerinden herbiri. İsim
birkaç sesle ve sıra ile söylenen şarkı. İsim, Müzik
kol, devriye.
to go the rounds: kol gezmek. İsim
boyunca.
all year round: bütün yıl boyunca.
etrafını, etrafında, etrafta(n), her yönde(n).
A crowd gathered round: Etrafta bir kalabalık toplandı.

argue round and round a subject: asıl konuya girmeyip ayrıntılar üzerinde münakaşayı uzatmak.
dairesel olarak.
The wheel turns round .
her tarafa, her yana, herkese.
There is not enough to go round: Bu herkese yetişmez.
Privisions enough to go round .
etrafı, çevresi, muhiti.
garden with a wall right round: etrafı duvarla çevrili bahçe.
a log
1 m. round: çevresi 1 m. olan bir kütük.
It's a long way round: O yol çok dolaşır/uzar.
öteye beriye, ötede beride, etrafta, ileri geri, bir yandan bir yana, ağızdan ağıza, bir durumdan ötekine.

A gossip is going round that taxes will go up again: Vergilerin tekrar yükseleceğine dair bir söylenti etrafta dolaşıyor.
civarda, yakınlarda.
round here: buralarda, bu civarda.
to hang round: civarda dolaşmak,
bulunduğu yerden uzaklaşmamak.
ask someone round: yakında oturan bir kimseyi davet etmek.
Summer will soon come round: Yazın gelmesi yakındır. Winter came round: Kış gelip çattı.
süresince, bütün … .
all the year round: bütün sene.
He works all the year round without a holiday.
takriben, tahminen, aşağı yukarı, … sularında.
It happened round 9 A.M.: Saat 9 sularında oldu/vukubuldu.

round about ten: tahminen on.
yuvarlaklaş(tır)mak.
The carpenter rounded the corners of the table. Fiil
değirmi hale koymak/gelmek, toparlak olmak/yapmak. Fiil
bit(ir)mek, dönemi tamamlamak. Fiil
etrafını sarmak, kuşatmak. Fiil
etrafını dolaşmak.
They rounded the island. The ship rounded Cape Horne. Fiil
dönmek.
The car rounded the corner. Fiil
geri dön(dür)mek.
The bear rounded and faced the hunter. to round on one's heel. Fiil
dudakları yuvarlaklaştırarak söylemek.

ü is a rounded vowel.
spread, unround. Fiil, Fonetik
nöbet tutmak. Fiil
yuvarlak rakamla ifade etmek, en yakın 10'un katı sayı ile ifade etmek.
15837 can be rounded to 15840,
then to 15800, then to 16000.
Fiil, Matematik
whisper Fiil
dairemsi Sıfat, Botanik
tümaçı, 360°'lik açı. İsim
tam açı İsim, Geometri
açık cevap
dobra dobra cevap
top sakal
parantez
quahog
köşeyi dönünce
vals gibi dönerek yapılan dans. İsim
halka şeklinde dizilerek oynanan oyun. İsim
palanganın alt makaralarını çekip ayırmak.
yuvarlak rakam/sayı. İsim
yuvarlak ve okunaklı elyazısı. İsim
palanga makaralarını birbirine yaklaştırmak.
dönüşmek, gelişmek, … haline gelmek.
The talk rounded into a plan.
yuvarlak miktarda alım satım yapma ya da böyle alıp satılan menkul kıymetler
(US) yüz hisseden fazla içeren hisse senedi paketi
topak
yuvarlak rakam, yuvarlak hesap.
in round numbers: yuvarlak hesapla.
yuvarlak rakam/sayı. İsim
bitmek bilmeyen alkışlar
ziyaret turu
yuvarlak yapmak Fiil
tamamlamak Fiil
bir hesabı yuvarlamak Fiil
round.
dizi, derney. İsim
üyelerin kendi mütalâalarını yazıp imzaladıkları mektup/tutanak vb.. İsim
yuvarlak imzalı dilekçe: imzaların aynı önem ve sırada olduğunu belirtmek için yuvarlak bir çerçeve oluşturacak
şekilde atıldığı dilekçe.
İsim
her oyuncunun ötekilerle en az bir defa karşılaştığı turnuva. İsim, Spor
omuzları öne bükük ve sırtı yuvarlakça
but kebabı, sığır budundan kesilmiş kebaplık et. İsim
akıcı üslûp.
yuvarlak hesap
yuvarlak masa toplantısı/konferansı, her üyeye eşit hak/yetki tanıyan toplantı. İsim
Kral Arthur ve şövalyeleri(nin etrafında oturdukları masa). İsim
yuvarlak masa(da oturan heyet), yuvarlak masa toplantısı.
yuvarlak masa müzakereleri İsim
24 saat durmaksızın
fasılasız bombardıman
yirmi dört saat servis
köşeyi döner dönmez
gemiyi rüzgâra karşı yöneltmek.
kapatılan borsa işlemi
gidiş-dönüş seyahati.
round -trip: gidiş-dönüş.
gidiş-dönüş uçak bileti
gidiş-dönüş indirimi
gidiş-dönüş turistik gezi bilet ücretleri İsim
(US) gidiş-dönüş ücreti
başlangıcından sonuna kadar bir vadeli iş muamelesi
(a) (sığır/koyun vb. sürüsünü) toparlamak, bir araya toplamak.
We sent the dogs to round up the sheep.
(b) toplamak, bir araya getirmek.
They had rounded people at gun point. (c)
den. palanga makaralarını birbirine yaklaştırmak.
turistleri toplamak Fiil
(gemi) ring seferi
dönüp dolaşıp aynı yere gelmek (faal olmaya rağmen sonuç alamamak Fiil
ikinci tur İsim, Spor
parti üyelerini toplamak Fiil
birini gezdirmek Fiil
yan çizmek, önem vermemek, ciddiye almamak, önemsiz göstermeye çalışmak.
(ele alınması güç bir konudan, güçlükten vb.) kaçmak Fiil
(ele alınması güç bir konudan, güçlükten vb.) kaçınmak Fiil
cömertçe para harcamak Fiil
(US) seçmen bölgesini sık sık ziyaret etmek Fiil
dolaştırmak.
sığır budu, buttan kesilen parça. İsim
dünya turu
rutin iş
(tersine) çevirmek, çevrilmek, dön(dür)mek, devret(tir)mek.
to turn round and round: habire dönmek,
dönüp durmak.
to turn round on someone: birisinin aleyhine dönmek.
dönüp aksi yöne gitmek Fiil
toparlak
vizite turu
etrafını dolaş(tır)mak.
(a) hızla dönmek, (b) fırlamak, seğirtmek, koşmak.
He's just whipped round to his aunt's to tell good news.
bütün yıl boyunca