zahmetinizin karşılığı olarak
en büyük sorunu ücretler konusunda çıkarmak
Fiil
başı büyük dertte olmak
Fiil
başı kanunla dertte olmak
Fiil
bir beladan kurtulmuş olmak
Fiil
önceden tasasını çekmek, boşuna/beyhude üzülmek/endişe etmek, karamsar/bedbin olmak, karamsamak.
It was her nature to borrow trouble.
birinin başını belaya sokmak
Fiil
arkasından bela getirmek
Fiil
birinin başına dert açmak
Fiil
birine sorun yaratmak
Fiil
başa bir sürü bela açmak
Fiil
makine bilgisi makine bozukluğu
kendini bekleyen güçlükleri önceden sezmek
Fiil
bir kızın başını belaya sokmak
Fiil
bir güçlüğün köküne inmek
Fiil
evlenmeden gebe kalmak
Fiil
birinin başını belaya sokmak
Fiil
sıkıntıya girmek, başını derde sokmak.
birini büyük zahmete sokmak
Fiil
birine sorun çıkarmak
Fiil
birinin başına dert açmak
Fiil
birinin sorun yaşamasına neden olmak
Fiil
aile ile ilgili bir sürü derdi olmak
Fiil
çok sıkıntılı zamanlar geçirmiş olmak
Fiil
çok sıkıntı çekmiş olmak
Fiil
güçlüklerle hiç karşılaşmamış olmak
Fiil
başını büyük belaya sokmak
Fiil
amcasının kimliğine bürünmesi başına dert açtı
(a) (evlenmeden) gebe kalmış, (b) başı dertte/belada.
işçi-işveren sorunları
İsim
birinin başını belaya sokmak
Fiil
birine sorun yaratmak
Fiil
birine sorun çıkarmak
Fiil
vakitsiz endişeye/üzüntüye kapılmak, boşuna üzülmek.
birşeye tenezzül etmemek
Fiil
zahmet edip de birşeyi yapmamak
Fiil
birşeye zahmet etmemek
Fiil
birine zahmeti karşılığında ödemede bulunmak
Fiil
birine çok zahmet vermek
Fiil
birine zahmet vermek
Fiil
birine çok zahmet vermek
Fiil
birinin zahmetinin karşılığını vermek
Fiil
birinin zahmetlerinin karşılığını vermek
Fiil
birine bir şey için zahmet vermemek
Fiil
birini zahmete sokmamak
Fiil
çoğalan zorluklarla başa çıkmak
Fiil
büyük zahmete girmek
Fiil
özel titizlik göstermek
Fiil
özel itina göstermek
Fiil
bu onun başına belaya sokmak acak
üzmek, eziyet/sıkıntı vermek.
zahmet etmek/vermek, rahatsız etmek.
trouble someone for: rica etmek, istemek.
May I trouble you for the salt? (Zahmet olmazsa) tuzu verebilir misiniz?
Sorry to trouble you: Size zahmet verdiğim için özür dilerim.
ağrı/ıstırap vermek.
be troubled with flu: nezleden mustarip olmak.
canını sıkmak, sinirlendirmek, başını ağrıtmak.
Don't trouble me with all these details! Bu teferruatla başımı ağrıtma!
rahatsız/tedirgin etmek.
The Prime Minister can't be troubled with all the petty problems: Başbakan
ufak tefek meselelerle rahatsız edilemez/meşgul olamaz.
karıştırmak, altüst etmek, (suyu vb.) bulandırmak.
fish in troubled waters: bulanık suda balık avlamak.
üzülmek, telâşlanmak, endişe etmek.
be troubled = feel troubled: üzülmek, merak/endişe etmek.
zahmete/sıkıntıya katlanmak, zahmet etmek.
Don't trouble (yourself)! Zahmet etmeyin, zahmete girmeyin, size zahmet olmasın!
dert, bela, musibet, gaile, baş belası.
ask/look for trouble: bela aramak, belayı satın almak.
be in trouble: başı dertte olmak, başına iş açılmak.
bring trouble upon oneself: başına iş/gaile açmak, belayı satın almak.
get oneself into trouble: belaya sürüklenmek/ çatmak, başı belaya girmek.
get someone into trouble: birinin başına iş açmak/başını derde sokmak.
karışıklık, isyan, kargaşa, fitne.
make trouble: karışıklık çıkarmak.
hastalık, rahatsızlık.
have heart trouble: kalbinden rahatsız olmak.
ıstırap, keder, sıkıntı.
money troubles: para sıkıntısı.
to get out of trouble: sıkıntıdan
kurtulmak, selamete çıkmak.
zahmet, meşakkat, eziyet.
it's no trouble at all to … : … işten bile değil, hiç de zahmet olmaz.
Nothing is too much trouble for him: Hiçbir şeyden kaçınmaz.
put someone to trouble: birini zahmete/eziyete sokmak, birine zahmet vermek.
take trouble over sth: (a) bir şeyi dikkatle/özenle yapmak, (b) zahmete katlanmak, zahmet etmek.
bozukluk, arıza, zorluk.
trouble spot: sık sık arızalanan kısım, arıza/dert/sıkıntı kaynağı.
the trouble is that: işin kötüsü, zorluk şurada ki.
(telefon , US) arıza arayan teknisyen
birini tedirgin etmek
Fiil
birini işindeyken tedirgin etmek
Fiil
birini mektupla rahatsız etmek
Fiil
birine bir konuda rahatsızlık vermek
Fiil
birini birşeyle sıkmak
Fiil
birini birşeyle rahatsız etmek
Fiil
birinin başını ağrıtmak
Fiil
birine birşeyle sıkıntı vermek
Fiil
ne var? ne oldu? derdin ne? mesele nedir?