(a) bağırsaklar, (b)
argo cesaret, metanet, sebat, azim, yiğitlik, yüreklilik.
He's got no
guts: Korkağın/tabansızın biridir.
It takes a lot of guts to do this: Bu işi yapmaya yürek ister/Bu her babayiğidin harcı değildir. (c) esas parça, asıl/önemli iç organ, asıl, esas, öz, ruh.
The guts of a car. The guts of a problem.
şikâyetçi
nefret etmek Fiil
birisinden son derece nefret etmek.
I hate his guts: Ondan müthiş nefret ediyorum.
korkak olmak Fiil
birinden kesinlikle nefret etmek Fiil
çok cesur olmak Fiil
her şeyi açığa vermek Fiil
çok çalışmak Fiil
sürekli kaygılı kişi