bothered -> bother

  1. Fiil iz'aç/taciz etmek, rahatsız etmek, canını sıkmak, sıkıntı vermek, üzmek, baş ağrıtmak, tedirgin etmek,
    tasdi etmek.
    Don't bother him with your problems: Kendi sorunlarınla onu iz'aç etme.
    Does it bother you if I smoke: Sigara içersem rahatsız olur musunuz?
    Don't bother me: Beni rahat bırak (taciz etme).
    I can't be bothered: Umurumda değil (bana ne?).
    bother it! Allah müstahakını versin!
  2. Fiil endişe/merak etmek.
    Don't bother about me: Benim için merak etme.
    He doesn't bother about anything:
    Hiçbir şeye aldırdığı yok (Dünya umurunda değil).
  3. Fiil zahmet etmek, zahmete katlanmak, rahatsız olmak, üşenmek.
    He couldn't bother (be bothered) to do it:
    Yapmağa üşendi.
    I can't be bothered going out (= to go out): Çıkmaya/gitmeye hiç niyetim yok.
    I can't be bothered to do it: Onu zevkle yaparım (= yapmaya üşenmem).
    Don't bother to come: Gelmek zahmetine katlanma (= Zahmet edip de gelme).
    It's no bother: Hiç zahmeti yok/zahmet olmaz/bir şey değil.
  4. Fiil sıkıntı, cansıkıntısı, sıkıcı/üzücü iş/durum.
    We had a bit of bother with the car: Araba bize biraz sıkıntı/üzüntü verdi.
  5. Fiil canını sıkma, taciz etme.
  6. Fiil gayret, emek, zahmet.
    Gardening takes more bother than it's worthed: Bahçıvanlık çekilen zahmete değmez.
  7. Fiil üzüntü, endişe, merak.
    Don't get into such bother about small matters: Küçük şeylerle kendini üzme.
  8. Fiil müz'iç/cansıkıcı kimse, başağrısı (veren kimse/şey).
Hiç uğraşma. Cümle
Boşuna uğraşma. Cümle
hallenmek (argo) Fiil
birini esir tutmak Fiil
Fazla kafana takma.
Çok da kafana takma.
Fazla kafaya takma.
Çok da kafaya takma.
huzur vermek Fiil
parazit yapmak (argo) Fiil