dots -> dot

  1. benek, ufak leke.
    a blue necktie with white dots.
  2. nokta.
    a dot on the letter i.
  3. çeşni, örnek, numune, küçük parça.
    a dot of butter.
  4. Müzik nokta: (a) bir notadan sonra konularak onun süresini yarısı kadar uzatan işaret, (b) notanın üstüne/altına
    konarak onun ayrı
    (stacatto) çalınacağını gösteren işaret.
  5. (Mors işareti olarak) nokta.
    dot-and-dash: nokta ve çizgi.
  6. noktalamak, nokta koymak.
    to dot an i.
  7. benekle(n)mek, benek benek olmak/yapmak, yer yer yayılmak.
    a dotted dress: benekli/puanlı bir
    elbise.
    a lake doted with boats.
  8. hızla vurmak.
    He dotted me on the nose.
  9. İsim çeyiz.
titiz/dikkatli olmak, ayrıntılara çok dikkat etmek, bütün ayrıntılarıyla bildirmek/anlatmak, kılı kırk yarmak.
elifi elifine gelmek Fiil
tıpı tıpına doğru
tam vaktinde, saniyesi saniyesine, dakikası dakikasına, elifi elifine.
The 3 o'clock train arrived on the dot .
tam zamanında ödemek Fiil
tam vaktinde ödemek Fiil
(a) (kumaşlarda) puan, benek, (b) puanlı/benekli kumaş.
(ekseriya küçültücü anlamda) çok uzun zaman önce.
en ufak ayrıntısına kadar
metodik bir şekilde
adım adım ilerlemek Fiil
topallamak Fiil
değneğine dayanarak yürümek Fiil
not almak Fiil
pahalı olmayan bilgisayar printerleri için geçerli bir teknoloji
nokta uzaklığı Bilgi Teknolojileri
sayıl çarpım, iç çarpım, skaler çarpım. İsim
iyice bir gözden geçirmek Fiil
kontrol etmek Fiil
son kontrolleri yapmak Fiil
son bir kez üzerinden geçmek Fiil
iğneli yazıcı Bilgi Teknolojileri