1. ruh, can.
    with all my soul: candan, yürekten, bütün kalbimle.
    enough to keep body and soul
    together: ölmeyecek kadar, bir lokma bir hırka.
    I cannot call my soul my own: İşten canım çıkıyor, başımı kaşıyacak vaktim yok, rahat huzur yok.
    upon my soul: (büyük hayret ve şaşkınlık bildirir) Allah Allah! deme Allah aşkına! hayret doğrusu! olur mu hiç?
  2. Sıfat, Felsefe tin, ruh.
  3. hissiyat, maneviyat.
  4. öz, nüve.
  5. kök, temel.
  6. canlılık.
  7. kişi, kimse, şahıs, adam.
    He's a good soul: Çok iyi adamdır.
    He has a soul above money:
    Para düşünecek adam değildir.
    He is the soul of honor: O şerefli kişidir, mücessem namustur.
    He is the soul of enterprise: Tam iş adamıdır, işi yürüten odur.
    The ship was lost with all souls: Gemi içindekilerle beraber battı.
    not a soul: in cin yok, kimsecikler yok.
    poor soul: zavallı!
    departed souls: ölüler, ölülerin ruhu.
  8. (Hıristiyanlıkta) Allah.
  9. zenci+, zencilere ait.
    soul music: zenci müziği.
    soul brother
    ABD zenci soydaş.
kendini canla başla işe vermek Fiil
ruhunu işe adamak Fiil
soğukkanlılığını korumak Fiil
bir işe canla başla sarılmak Fiil
bütün varlığını işine adamak Fiil
bütün varlığı ile.
ruhun vakarı
heyecanla, can ve gönülden, bütün kalbiyle/ruhu ile, büyük bir istekle, can atarak, tehalükle.
with
heart and soul: seve seve, canla başla.
ruhun ölümsüzlüğü İsim, Felsefe
yüce ruhluluk
ruh asaleti
kimsecik
ruh doktoru
Aman Yarabbi
can-ı gönülden
canla başla
hayvanlaştırıcı.
(US) zenci soydaş
ilginç olmayan
(işler , görevler , vb ile ilgili olarak) sıkıcı
tekdüze
güneyli zencilere özgü yemek.
işkence çeken ruh
dilleri birbirine sürterek/emerek öpüşme.
can yoldaşı, sevgili.
Amerikalı zencilere özgü duygulu bir müzik türü
bir girişimin başı
vicdan muhasebesi İsim
coşturucu, heyecan verici.
bir partinin can damarı olmak Fiil
…e tüm kalbiyle inanmak Fiil
şakayı tadında bırakmak Fiil
(kıt kanaat/kıtakıt) yaşamak, (zorla) geçinmek, geçimini güçlükle sağlamak.
He was unemployed most
of the year and hardly made enough money to keep body and soul together.
ölmemek, yaşamak, sağ kalmak, geçinmek.
John was unemployed most of the year and hardly made enough
money to keep body and soul together.
Fiil
canla başla bir işe sarılmak Fiil