wer -> were

bütün bunlar yetmezmiş gibi, bunlar da yetmezmiş gibi, üstüne üstlük Zarf
gûya, sanki, tabir caizse.
He is my best friend, my second self, as it were: O benim en iyi arkadaşım,
tabir caizse (âdetâ) ikinci benliğimdir.
He became, as it were, a man without a country: Sanki vatansız bir insan olmuştu.
deyim yerindeyse Zarf
tabiri caizse Zarf
senin yerinde olsaydım Zarf
gitme zamanı geldi
haczedilebilecek mal bulunamamıştır
pancurlar kapalı lıydı
kavgaya/dövüşe hazır idiler.
trafik ışığı kırmızı yanıyordu
(askerlik) pilotlar son talimatlarını aldılar İsim
Atalarımız bizden çok üstün kimselerdi.
teklif veren çıkmadı
O işi ikimiz beraber yaptık.
ne söyleyecektin
Benim yerimde olsan ne yapardın?
Sen olsan ne yapardın?
Nerede kalmıştık?
Nerelerdesin?
Nerede kaldın?
=
we are
(kıs.).