1. Son Ek “ … örtülü, kapalı, kaplı, … ile bağlı, sınırlı, mahsur”.
    snowbound: etrafı karla kapalı.
  2. Son Ek “-e yönelik, -e giden, müteveccih, -e doğru yol alan veya yola çıkmaya hazır”.
    eastbound: doğuya yönelik, doğuya giden.
yükümlü, zorunlu, sorumlu, mecbur.
He is morally bound to inform the police. You are bound by the terms of the contract. Sıfat
bağlı.
She is bound to her family: Ailesine bağlıdır.
bound up in: bağlı, düşkün. Sıfat
(kitap) ciltli, ciltlenmiş. Sıfat
kesin, kat'î, muhakkak, mutlaka.
It is bound to happen: Vukuu muhakkaktır (kesinlikle olacaktır).

bound to win: mutlaka kazanacak (kazanması kesin/muhakkak).
We are bound to be late: Mutlaka geç kalacağız.
Sıfat
kararlı, azimli.
He is bound to go. Sıfat
kabız, peklik çeken. Sıfat, Patoloji
bağlı: uygulama noktası, yönü ve büyüklüğü belirlenmiş (yöney/vektör). Sıfat, Matematik
(fiziksel veya kimyasal bağla) başka elemana bağlı. Sıfat
bağımlı, daima başka sözcüklere eklenen (ön ek, son ek gibi).
bound form: bağımlı biçim: tek başına
kullanılmayan, her zaman başka birimlerle birlikte bulunan öğe.
Sıfat, Gramer
sıçra(t)mak, hopla(t)mak, sıçrayarak gitmek.
The colt bounded through the meadow. Fiil
zıpla(t)mak, sek(tir)mek, fırla(t)mak, çarpıp geri gelmek.
The ball bounded against the wall. Fiil
sınırlandırmak, tahdit etmek. Fiil
sınır/hudut teşkil etmek. Fiil
sınır/hudut çizmek, sınırını belli etmek, hudut tespit etmek. Fiil
sınırında olmak, sınır komşusu/hemhudut olmak. Fiil
sıçrama, sıçrayış, hoplama, atlama, hamle.
at a bound: bir sıçrayışta, bir hamlede. İsim
zıplama, sekme, fırlama, çarpıp geri gelme. İsim
sınırlandıran, tahdit eden, alıkoyan, zapteden. İsim
sınır: bir sayı kümesinde bütün diğer sayılardan büyük/küçük olan sayı.
lower/upper bound: alt/üst
sınır.
greatest lower bound: en büyük alt sınır.
least upper bound: en küçük üst sınır.
İsim, Matematik

bound for: -e giden/gidecek olan, yönelik, müteveccih, -e gitmeye hazır, -e gitmekte olan, tahsis
edilmiş.
The train is bound for Ankara: Tren Ankaraya gitmeye hazırdır.
homeward bound: sılaya doğru yola çıkmış/çıkmak üzere olan.
Sıfat
hazır(lanmış), müheyya. Sıfat
ciltlenmiş Sıfat, Matbaacılık
bağlanmak Fiil
sözleşme yle bağlı bulunmak Fiil
sözleşmeyle bağlı bulunmak Fiil
akit ile bağlı olmak Fiil
kanunen mecbur olmak Fiil
kanunen zorunlu durumda olmak Fiil
yaptığı teklife bağlı kalmak Fiil
söz üyle yükümlülük altına girmek Fiil
sözüyle yükümlülük altına girmek Fiil
bir sınırla sınırlanmak Fiil
birine bağlı olmak Fiil
(gemi) kendi limanına gitmek Fiil
bir şeyi nezaket icabı yapmak zorunda olmak Fiil
(Br) askerlere yasak olmak Fiil
bir hafta grev yüzünden çalışamamak Fiil
hamiline yazılı tahvil
kayıt altına girmek Fiil
bez kaplı kitap
sözleşmeyle çalışan çırak
icra memuru
ciltli defter
tabi
akit ile bağlı
sözleşmeyle bağlı
kanunen bir şey yapmakla yükümlü olmak Fiil
kanunen bir şey yapmakla mükellef yükümlü olmak Fiil
bağlı klor İsim, Kimya
gitmek üzere
müteveccihen
kartonlanmış
bez kaplı
ilaveli
mecbur
zorunda
hasarı tazmin etmekle yükümlü
sır vermez
talep etmek Fiil
düşkün
bağlı
(a) ayrılmaz, bir bütün oluşturacak şekilde bağlı, (b) sadık, merbut, candan bağlı, kendini adamış, hasrı
nefsetmiş.
She is bound up with her volunteer work: Gönüllü olarak yaptığı işe candan bağlıdır.
yazı masasından kalkmayan
yazı masasından kalkmayan
masasından kalkmayan yönetici
koltuğundan idare eden yönetici
(manen) mecbur, zorunlu.
I'm duty bound to visit my old aunt: İhtiyar halamı ziyaret etmeye (vicdanen) mecburum.
(kuşlar , tavuklar) yumurtlamayan
sis yüzünden hareket edememe
bez kaplı
ciltletmek Fiil
eve doğru
memleketine doğru yola çıkmış
dışarıdan vatana giden
kendi limanına dönen gemi
görev gereği
görevi gereği
çıktığı limana dönen gemi
müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak Fiil
hat hudut bilmemek Fiil
sınır tanımamak Fiil
kanunen mecbur
ahlaki açıdan yükümlülük duyma
ahlaksal açıdan yükümlülük duyma
iri adaleli
kendini bir teklifi kabul etmek zorunda hissetmemek Fiil
yeminle bağlı
memleket dışına doğru yola çıkmış
bağlı olunan limandan başlayan yolculuk
ciltsiz kitap
(saksıda yetişen bitkilerle ilgili olarak) saksıya sığmayan
fiyatı maktu
yolda kalmış
kayalarla çevrili
çevresi kayalık
istanbul'a giden gemi
grevde
grev nedeniyle çalışmayan fabrika
birini geçmek Fiil
yetişmek Fiil
gümrüğe tabi
başarısızlıkla sonuçlanması kesin
kendisini tamamıyla işine vermiş
kendini tamamıyla işine vermiş
bez ciltli kitap
suyla mahsur
mahsur kalmış
kötü hava nedeniyle yoluna gidemeyen
el konulmuş
engellenmiş